Fitne uykudadır, bunu uyandırana Allah lânet etsin? buyuruyor.
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v) buna benzer sayısız uyarılarının yanı sıra, Kurân-ı Kerîm de otuz dört âyette fitne kelimesinin geçiyor olması, bu konuda ne kadar hassas olmamız gerektiğini açıkça ortaya koyar. Çünkü fitne, dinî, ahlâkî, toplumsal ve ilmî çöküşü içine alacak kadar tehlikeli ve geniştir.
Fahr-i Âlem Efendimiz, yakında fitneler ortaya çıkacaktır. O zaman oturan ayakta durandan, ayaktaki yürüyenden, yürüyen koşandan hayırlıdır, buyuruyor.
Bu hadis-i şerifte, kişinin fitneye ne ölçüde bulaşırsa o nisbette sorumlu ve günahkâr olacağının işareti verilmektedir.
Kurân-ı Kerîm de, öldürmekten daha ağır olarak nitelendirilen fitneden kurtuluş reçetesini yine Peygamber Efendimiz (s.a.v), sahâbeye hitaben bizlere şöyle veriyor:
İyiliklere sarılın, kötülükten de kaçının. Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen nefsanî arzu, âhirete tercih edilen dünyalık, görüş sahiplerinin sadece kendi görüşlerini beğendiklerini görürsen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira bütün bunlar yaygınlaşınca sabra sarılmanız gereken günlerdesiniz demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi sıkıntılıdır. O günlerde sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin mükâfatı verilecektir.?
Evet, bu devirde fitneye bulaşmak da, dikkatli olup korunarak büyük ecirler almak da çok kolay.
O halde kalbî yaşantımızda, evimizde, işimizde, içinde bulunduğumuz hayır hasenat işlerinde bir tercihle karşı karşıyayız demektir.
Dünyamızda huzur, ebedî âlemde saadet bu tercihimize bağlı. Yani niyetlerimize hal ve hareketimizdeki dikkatimize...