Cengiz Aytmatov'un okuduğum ikinci kitabı Cemile. Bu kitabında da sıcak anlatımını buldum Cengiz Aytmatov'un. Bu kez bir aşk hikayesiyle buluştum kendisiyle. Cemile ve Danyar'ın her şeyi arkalarında bırakarak umuda doğru yol alış hikayesi..
Eşi Sadık'ı savaşa gönderen Cemile tüm evin işleri ile ilgilenmeye başlıyor. Cemile, köye gelen kimsesiz Danyar ve Sadık'ın kardeşi küçük Seyit... Üçü işlerin peşinde, birlikte zaman geçiriyorlar. Cemile ve Sadık'ın filizlenen aşkının tanığı Seyit oluyor, kızamıyor bile Cemile'ye. Yalnızca onları resmetmek istiyor. Aşkları Seyit'e ilham oluyor çok istediği okuluna gidip ressam olma yolunda kararlılığını destekliyor.
Çoğu yorumlarda kitabın aşk hikayesinden çok bir aldatma hikayesi olarak ele alındığıyla karşılaştım. Herkes bir kitabı okuduğunda kesinlikle farklı tatlar alacaktır, farklı çerçevelerde yorumlayacaktır, farklı yerlerinden tutacaktır kitabı. Ben Cemile ve Danyar'ın Sadık'a ihanetlerinin yanlış olduğunu kabul ediyorum ancak okurken bu düşüncemin kitabın tadını almamı engellemesine izin vermedim. Doğru yanlış gibi bir yargıya varma çabası gütmedim yalnızca duyguları hissettim. İki insanın cesaretle, kararlılıkla mutluluğu aradıklarını ve bulduklarında yola düşmelerini gördüm.
Ağustos akşamı çiçeklenen engin bozkırda ben iki aşık gördüm. Danyar'ın türküsünü, Cemile'nin yürek çarpıntısını duydum.