1950 kuşağının, özellikle öykücülerinin, Sait Faik’ten geldiğine inandığını söyleyen Ferit Edgü, gereksinimini duydukları yenilik tohumlarını onda bulduklarını belirtti. O da, estetikle etiği birbirinden ayırmayan sanat anlayışıydı. Öykü yazarlığının yanı sıra, resim eleştirileri ve denemeleriyle ün yapan Ferit Edgü, “O” romanında, bir köyün ve dolayısıyla bir halkın, kendi kendine tecridinin getirdiği sorunlarla mücadelesini anlattı. Bu yüzden belki de, “yazar gerçeği uydurur; ama uydurduğu, gerçektir” dedi. Edgü, gerçeğin içindeki düşü ve düşün içindeki gerçeği aradı. Çünkü ona göre, gerçeğin içindeki gerçeğe varmanın tek yolu düşten geçiyor. Özellikle romanlarında görsel sanatlardan, sinemadan ve fotoğraftan yararlandı. Bir solukta okuduğum “O” ya da diğer adıyla “Hakkâri’de Bir Mevsim,” yaşamı bütün çıplaklığıyla anlatıyor: “Yalnızlığın fotoğrafını çekemedim. Türkülerin, ağıtların fotoğrafını çekemedim. Çaresizliğin fotoğrafını çekemedim. Çılgınlığın fotoğrafını çekemedim. Ya da çektiklerim yalnız bunlardı.” (s.230)