Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
İlk kitaba göre ayaklarını çok daha sağlam yere basıyor Kızıl Sefer'in. Tamas'ın düşman hatlarından kurtulabilmek için Kez topraklarının içinden geçerek sürdürdüğü kaçış oldukça gerçekçi işlenmiş. Askerlerin müthiş disiplinlerine rağmen giderek saygılarını yitiren halleri bitkinlikten çok açlıkla bağ kurularak işlenmiş. Daha yeni bitirdiğim Dünyalar Savaşı'nda da aynı şekilde dostane sürüp giden medeni yaşamların açlık söz konusu olunca ne kadar amansız olduğunu görmüştüm. Bir başka hoşuma giden nokta Taniel'in ne kadar iyi bir barut büyücüsü olursa olsun babasının yokluğunda kendisini çekemeyenlerin ya da soyluluktan gelen ödüllerle orduda yükselen generallerin karşısındaki dik duruşu. Her ne kadar ülkesine olan sevgisi kendisinden ödün vermesi için Taniel'i kamçılasa da serinin en sevdiğim karakteri Ka-Poel'e edilen hakaretlere dayanamayıp üstlerine karşı gelişi oldukça onurlu ve eğlenceliydi. Adamat ve Bo ikinci kitapta rüzgarda savrulan yapraklar gibiydiler tahminen üçüncü kitap öncesi hazırlık yapıldı. Tüm bunların ışığında bu yıl içinde en çok beğendiğim kitaplar arasında yer aldı Kızıl Sefer. Yazarın her ne kadar ilk kitap serisi olursa olsun fantastiğe en iyi başlayan yazar ödülünü kazandığını unutmayalım(2014). Son olarak kapak tasarımı benim en beğendiğim tasarımlar arasında yer aldı. Okuduğunuz için teşekkürler.
Bir kralı tahtından indirmek kanlı bir iştir...
Bazı animelerde birkaç defa karşılaştığım silahlar ve askerler bir yana, büyüler ve büyücüler bir yana konseptini kendi üslubuyla yorumlamış yazar. Burada silahların safına kendi tarzıyla büyü yapabilen "Damgalılar" isimli bir grup eklemiş. Barutun gücünü bedeninde ve üç boyutlu evrende kullanabilen bu insanların başı olan Tamas, perde önünde halkın açlığına ve ülkesi Adro'nun sefaletine son vermek için kralını deviriyor. Perde arkasında ise eşini öldüren Kez İmparatorluğu'na karşı başlatacağı savaşın fitilini ateşleme çabası içinde. Kitabın ufak eksilerinden biri Tamas karakterinin tam oturmamış olması. Belki serinin ikinci ve üçüncü kitapları ile bu eksiklik giderilebilir.
Kitaptaki favorim bir tanrı olduğunu iddia eden Mihali. Onun dışında zengin bir karakter çeşitliliği mevcut. Sahnelerin kurgulanması oldukça başarılı ve birçok kaliteli diyaloğu bünyesinde barındırıyor. Diğer iki kitabın puanlarının da ilk kitaptan daha yüksek olduğunu göz önüne alarak güzel bir seriye başlamış olmanın mutluluğu var. Okuduğunuz için teşekkürler.
Yaratıcı bir büyü sistemi, zekice bir kurgu ve ilgi çekici bir dünya. Evet kesinlikle kitap böyleydi. Brandon Sanderson'ın edebi varisi olan yazar, ilk kitabı ile edebiyat dünyasına adımını attı. İlk kitap olmasına rağmen ustaca yazılan bir kitaptı. Epik fantastik türde bir eser. Locke Lamora'nın Yalanları kitabının atmosferini anımsattı bana ama kurgu olarak bambaşka kulvardaydı. Fakat kitabın başından sonuna kadar kitabın içine giremedim. Okumak için okudum desem yanlış olmaz. Ne kadar kendimi zorlasam da nedenini bilmediğim bir şekilde kitaptan zevk almadım. Olmadı. Yarım bırakmamak için okudum ama maalesef.
Her ne kadar bazı şeyler havada bırakılmış olsa da, Brain McClellan'ın yazdığı ilk seri olduğu için güzel bir final yaptı bence. Ama ivmenin birinci ve ikinci kitaba göre daha düşük olduğunu belirtmem lazım. Buna rağmen seriye genel olarak baktığımda hikayesinin tatmin edici olduğunu söyleyebilirim.
Oldukça sürükleyici ve heyecanlıydı. Ayrıntılar yoktu diyebilirim, sanki peşinden atlı koşturuyormuşcasına bilgileri dağıtmış çıkmış yazar. Her gizemi sonlardırmak istemiş. Daha da uzatılabilecek bir seriydi ama burada sona erdi. Barut büyücüsü olayını gerçekten çok sevdim. Brandon izleri aradım çoğu yerde tüm seri boyunca.
486 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
En sevdiğim seri. Kitap çok iyi yazılmış. Kurgu yazım her şeyiyle harika. Kesinlikle tavsiye ederim. Karakterlerle aranızda bir bağ oluşuyor..........
Kan Yemini uzun zamandır listemde olan ama bir türlü alıp okuyamadım bir kitaptı. Aslında Brandon Sanderson'ın Sissoylu kitabını okuduktan sonra Brian McClellan'ın onun öğrencisi olduğunu öğrendim. Bu kitaba olan ilgimi arttırdı. Zaten kitabı da Brandon Sanderson'un Sissoylu serisine çok benzettim. Sadece daha politik ve sihir gücünde metal değil barut içeriyor.
Kitabın başlarında kitaba tam giremedim, zorlandım. Belki yoğun bir dönemde okumaya kalktığım için de böyle olmuş olabilir bir de politika okumayı da pek de sevmem. Bu yüzden baştaki politik durumu anlamakta biraz zorlandım. İmtiyazlılarında tam olarak ne yetenekleri olduğunu kavramakta ya da barut büyücülerin güçlerinin tam olarak ne olduğunu kavramakta ve halkın içindeki yerini anlamakta da zorlandım ama tüm bunları kafamda oturttuktan sonra geri kalan kısımlar daha akıcı ve eğlenceli olmaya başladı. Favori karakterlerim Taniel ve Ka-poel di. En çok ilgimi Ka-poel çekti aslında. Sessiz, gölge gibi bir karakter ama içinde büyük bir gizem ve güç barındırıyor. İleriki kitaplarda onun hakkında yeni şeyleri öğrenmek için heyecanlanıyorum. Taniel'in de kendi başına buyruk olması ama savaşı kazanmak için hiç pes etmemesini sevdim. Ayrıca bir sonraki kitapta Olem'i daha fazla görmek isterim. Olem ve Tamas diyalogları çok hoşuma gidiyor, beni eğlendiriyor. Kitabın sonu da çok heyecanlı bitti. Bir sonraki kitap için sabırsızlanıyorum.
Serinin başlangıç kitabı olarak fena değil. Gerçi benim gibi fazlaca tarih kitabı okumuş birileri varsa konunun çok da özgün olmadığı apaçık belli.
Fransız - Osmanlı - İngiltere tarihi harmanlanmış, fantastik öğelerle de ilginç bir yapıt oluşmuş. Gerçi yazarın hayal gücüne hayran kaldım. Ancak hayal ettiğini tam aktaramamış ne yazık ki. Bazı yerleri hayalimde canlandırabilmem için bir kaç defa okumam gerekti.
Konu akıcı fakat merak uyandırmıyor.Yazar karakterleri çabucak, çatır çatır öldürürken; ben daha hazm edememişken, olayları hızlıca devam ettirip herkese unutturuyor. İşte bu yönden fantastik bir tarih romanı etkisi yaratıyor. Gerçek dünyada da baş kahraman hariç geri kalan karakterlerin fedakarlıkları da isimleri de hemen unutulur.
Bütün bunların yanı sıra zevk alarak, sıkılmadan ama yavaş yavaş okuduğum bir kitaptı. Kitap uzayınca veya hızlı ilerlemeyince sıkılanlar varsa okumalarını tavsiye etmem. Bu kitabı okumanın bana bir faydası oldu mu, bilemiyorum ama kafamı iyice dağıttı. Çok fazla karakter ismi olduğundan pür dikkat okumam gerekti. Beni iyice bir uyandırdı. Sonunda ikinci kitabı okuyacak kadar meraklanmadım ama yine de okuyacağım. Belki diğer kitapta tempo daha fazladır. Kitapla kalın.
Bu seri gibi 10 seri daha yazsın Brain’ın kitaplarını yine okurum. Cinsiyet ayrımı olmaksızın işlenmiş karakterler, konuda akıcılık, diyaloglar.. kitapta tek bir haya yok. Çevirenin de eline sağlık yazanın da. Bence üçlemeler tam da Barut Büyücüsü serisi gibi olmalı.
Üç kitabın üçünüde okuyup sona geldiğinde hiç bitmese diyebildiğim bir fantastik roman harikası.
Kahramanları okadar güzel işlemiş ki okudukça tanıdık birer arkadaş sevdiğin bir arkadaş oluyorlar. Bu tarz sevenler bayılacak diyebilirim