"Türk Müslümanlığı" tabiri ile anlatılmak istenen, aslında "Türkiye Cumhuriyeti Müslümanlığı"dır. Bu, doğrudan doğruya resmî ideolojinin öngördüğü "ahkâm ayetlerinin ve Hz Peygamber (sav)'in uygulamaya yönelik Sünneti'nin artık geçersiz olduğuna inanan, din adına, sonradan ortaya çıkmış bir takım bid'atlerle amel etmeyi yeterli sayan,kalbi temiz,yaptığı hataları ve işlediği günahları bile iyi niyetle işleyen, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, kendisine lütfen bahşedilenle yetinen,amelsiz, talepsiz tatlı su Müslümanlığı"dır.
İşte size kaygan bir zemin! Aklınıza yatmayan, canınızı sıkan, "bana göre şu istikamette olması daha uygun olurdu" dediğiniz her hüküm için "Kur'an'ın ruhu"nu devreye sokup istediğiniz sonucu elde edebilirsiniz. Hatta "Kur'an'ın ruhu"nu, yine bizzat Kur'an'da yer alan emir ve hükümlerin karşısına bile dikebilirsiniz. Çünkü yapmanız gereken, "nassların sultası"ndan kurtulup, "nassların gölgesi"ne girmektir. Bunu gerçekleştirdiğiniz zaman önünüzde sonsuz bir hareket alanı buluyorsunuz.
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
Kanaatimiz odur ki,içinde bulunduğumuz içler acısı durumdan sıyrılmanın tek ve en emin yolu, sahip olduğumuz ilim ve kültür mirasını, bu mirasa hayat veren ruhu yeniden keşf etmek ve oradan elde edeceğimiz dinamizmle hayatı yakalamaktır.