Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Maruz kalınan musibetler çeşitlidir. Bünyevî olabilir. Kalbî olabilir. İnsanlardan gelen sıkıntılar olabilir. Kulun Allah ile arasındaki durumundan kaynaklanan sıkıntılar olabilir. Musibetlere maruz kalıp eza çekmemiş ve cefa görmemiş kişilerde hayır yoktur. Belalar, musibetler Aziz ve Celîl olan Allah’ın çengelleridir ki, maruz kalanlar onlarla nimetler toplarlar.
Kulun Allahu Teala’yı sevmesinde samimi olup olmadığı, başına bela ve musibet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musibet geldiğinde sabır ve sükûn halini muhafaza edebiliyorsa o gerçekten Allahu Teala’yı seviyor demektir.
Reklam
Belalar kula Cenab-ı Hakkın kapısını çalmayı öğretir.”
Musibet kulun kapı çalmasındaki şifresidir. Her insanın musibetinin değişik olması şifrenin farklılığındandır
Hak Teala itiraz edenlere sahip çıkmaz. Her işte nifak çıkartmakta olanlara bakmaz. Onun sahip olduğu ve baktığı kimseler edepli ve itiraz bilmeyen kimselerdir. İçi sakin, dışı hoş olanlar Hak Teala ile sohbetini devam ettirir.
Nasıl Hakk’ın verdiği nimetler halkın nazarına gelmemesi için saklanırsa Hakk’ın verdiği sıkıntılar da halktan sır perdesi ile gizlenirse halkın diline düşmez halkın ‘ay yazık, vah yazık’ gibi sözleriyle örselenmezse, halk kul ile Rabbi arasında neler olduğunu bilmezse musibet, Arş cevherine dönüşür. Halkın diline düşen musibet Hakkın cevherine eremez,
Musibetleri halka şikâyet eden insanın kalbine perde iner.
Reklam
Dünya istikbalini endişe olarak çocukların dünyasına salan günümüz eğitim sistemi ile Allah Resulünün ulvi gayelerle ahirete baktıran çocuk eğitimi birbirlerinden ne kadar da farklıdır.
Sayfa 201Kitabı okudu
İmanın güdüklüğünden mi yere mıhlanırdık? Ondan mıdır. ne havada uçabilir ne suda yürüyebilirdik. İnsan, toprağa düşkün olunca mı topraktan başka bir yeri mekân edinemezdi? Torağa düşkünlüğümüz için midir ki sonunda toprağa gömülürdük?
Sayfa 211Kitabı okudu
Ey insanlar! En çok düşündüğünüz, en fazla kıymet verdiğiniz Rabbinizin emir ve yasakları olsun. Onlara tam uyun!
Sayfa 216Kitabı okudu
Kalbim nefis dağını tırmanıyordu. Ne kadar dik ne kadar sarp bir dağ. Çıktım derken yuvarlanılıyor, bitti derken sarp bir uçurumla karşılaşılıyordu. Gerçek o ki nefis dağı aşılmadan hiçbir dağ aşılacağa benzemiyordu.
Sayfa 101Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.