Yazarla yeni tanıştık. Önce Rozalya Ana’sını okudum. Şimdi Bizim Diyar’ını. Öykü türünde yazarın kalemini başarılı buldum, elimden bırakmak istememiştim. Ama romanda aynı şeyleri hissedemedim. Bir türlü kitabın içine giremedim, karakterleri oturtamadım, kitabı yarım bırakmamak için kendimi çok zorladım. Sadece bir romanını okuduğum için peşin hükümlü olmak istemiyorum ama Sevinç Çokum aklımda başarılı bir öykü yazarı olarak kalacak sanırım.
Bizim DiyarSevinç Çokum · Kapı Yayınları · 2018161 okunma
Modern Türk edebiyatın diri sesi Sevinç Çokum, 2000'li yıllara adım atan Türkiye'nin yakın geçmişine dair etraflı bir muhasebe yapıyor. Sınıf çatışmaları ve sanatçının hayatla ne denli iç içe olabildiği gibi temel meseleleri incelikle ele alıyor.
Ankara, İstanbul, Yalova üçgenindeki dört eski arkadaşın serüveniyle paralel ilerleyen romanda, 1999 depremi ve neredeyse aynı dönemde ama yalnızca dimağlarda yaşanan diğer bir büyük sarsıntının, sonuçları açısından ne kadar benzer olduklarını görüyoruz.
Peki, o dipsiz, birbirine dayanan, renksiz varoş evlerinde yaşayan ve kırlarını yutmuş sokakların birbirine benzer insanlarından oluşmuş kitleler? Onları hep gri, beyaz, kurşuni renklerde boz bulanık görüyordum; şehir eteklerinde üst üste yaşamanın, üst üste düşünmenin rengiydi bu. Otobüslerde üst üste giderlerdi; birbirlerinin soluklarını soluyarak... Kimdi bunlar? Bir cinayette buluşmaları ne de çabuk, ne de kolay... Bu ülkenin insanlarıydılar. Kimse duymuyordu onların cümlelerini, kimse temsil etmiyordu onları. Kayıp ovaların insanlarını...(Alıntı)
Çok güçlü bir dille yazılmış güzel bir roman
2000'li yılların başlarını anlamak için önemli bir yapıt
İyi okumalar
Asıl söylediklerim müsveddelerde..
Buruştutulmuş kalpler
Üstlerine kar yağmış sevda delilikleri
Menekşe soluğunda bir açımlık, bir ölümlük hayat.
Üstünde gezindiğim taşlar
Kokladığım gece ve kucakladığım bulut..
Asıl söylediklerim yapraklarda ve dal uçlarında
Göğermiş ve açmakta olan ne varsa...
Şeylerimize övünerek
Daima yüksekte, daima çoğalanı
Kaptık pençelerimizle
En güzel, en iri payı...
Kanatlandıkça yolundu en hassas
Yerimiz yerlerimiz.
Şeylerimizle övünerek
Boylandık boyutlandık
Etin yumuşak ve makbul yerini seçip
Öğrendik gümrah bir ormana dalmayı...
Neyiz biz ? Hayatımız boyunca rol yapıyoruz; baba rolü, anne rolü, ağabey , sevgili rolü. Okul müdürü rolü, doktor rolü, elimdesin , elimeye düşmeye gör rolü...
Onun hiçbir felaket , yokluk , sıkıntı beklemeyen, işlerinin her zaman rast gideceğine dair azılı ve dişli emniyeti beni boğuyor ve hepsinin sizin ve Günce gibi olanların.
Suyun bir taşa çarpması gibidir başlangıç
Ve genç olmak...
Bir gonca anlaşılmayı diler sabaha karşı
Her beliren aydınlık ,
Her doğan yavru,
Yeni sayfalardır yazılmayı bekler..