Çünkü kendi yalnızlığıyla baş başa kalmak istiyordu. Düşünmek... Yoruluncaya kadar düşünmek. Hayatını, o defteri yeni baştan gözden geçirmek, bazı sayfalarını yırtmak, bazı sayfaları yeniden yazmak istiyordu.
Durmadan ocağın küllerini eşeleyerek yürekleri ısıtacak değerli bir şeyler bulmuşlardı. Hayatta öyle değil miydi? İnsan geçmişin külleri arasından anlatmaya, hatırlanmaya değer neler bulmazdı ki..
Kadın, içinden "Ne yaptım bunca yıl, ne yapabildim?" diyor. "Hâlâ göçebeyim. Hâlâ bir rahat nefes alamadım. Ah ne olur bir gün şu trenlerden değişmiş olarak insem. Evimin kapısından, bir başka ben olup girsem..."
Ayrılıklar kadar insanın kalbine derin koyuluklar veren ne var dünyada? Onlar yürek katmanlarına siner, is nasıl sinerse evlere, odalara, ocak kokusu gibidir ayrılık. Çıkmaz içinden.
Sevinç Çokum