Türkçülerin Okuması Gereken 130 Kitap
1-Hüseyin Nihal Atsız, Makaleler I 2-Hüseyin Nihal Atsız, Makaleler II 3-Hüseyin Nihal Atsız, Makaleler III 4-Hüseyin Nihal Atsız, Makaleler IV 5-Nejdet Sançar, Türkçülük Üzerine Makaleler 6-Hüseyin Nihal Atsız, Türk Ülküsü 7-Hüseyin Nihal Atsız, Dalkavuklar Gecesi – Z Vitamini 8-Hüseyin Nihal Atsız, Çanakkale’ye Yürüyüş – Türkçülüğe Karşı
Aydınlatma
Şamil İslâm Ansiklopedisi (6 Cilt Takım)
Şamil İslâm Ansiklopedisi (6 Cilt Takım)
merhabalar öncelikle okumakta olduğum ansiklopedi Android telefonuma indirdiğim bir mobil uygulama. Bunu belirtmek isterim. Diyanet bakanlığı onaylı ve kaynakları ile yazarları ile 3000 sayfalık bir eser. Ayet hadis ve din alimlerinin yorumları ile desteklenmiş alfabetik sıraya göre hemen her konu da bilgi veren çok da harika bir
Reklam
Gazalî’nin mantığı ve bazı felsefî ilimleri benimsemesi, bazı felsefî görüşlere daha müsamahakar davranarak onları kabul edilebilir bulması ve Müslümanlar arasında bilimsel bakış açısına karşı oluşan bazı tutumları ve taklitçiliği eleştirmesi, araştırmanın, tefekkürün önemine dikkat çekmesi felsefeye karşı ilginin artmasında etkili olmuş olabilir. Onun filozofların bazı görüşlerine yönelik eleştirisi aynı zamanda felsefeye bir istikamet tayin etmek anlamına geliyordu. Çünkü Gazalî’nin ifadelerinde, bu eleştiri konusu olan görüşleri savunmamak kaydıyla, felsefenin'güvenli bir alan olduğuna yönelik bir ima vardı. 12. Yüzyılda nasslara ve aktarıcı silsileyle kendisine ulaşan inanç esaslarını benimseyen ve bunları devam ettirmek isteyen kimse aynı zamanda İbn Sina’nın söylediklerininin de bütünüyle yanliş olamayacağını ve Gazalî’nin eleştirileri doğrultusunda yeni bir düzenleme yapılması halinde felsefenin kullanışlı olabileceğine dair bir anlayışın yayılmaya başlandığı söylenebilir. Felsefî meselelerin Gazali’den sonra kelam kitaplarında ele alınması bunun göstergelerinden biridir.
EI-Mustesfa adlı kitabının ilk bölümlerini mantık meselelerine tahsis etmiş olan Gazalî, “mantık bilmeyenin ilmine güven olmaz" demek suretiyle bağımsız bir disiplin olarak gördüğü mantık biliminin, Müslüman kelamcılar arasında meşruiyet kazanmasını sağlamıştır (Gazalî, 1993: 10; Öçal, 2010: 92). Gazalî ayrıca mantığın sadece filozoflara ait bir ilim dalı olmadığmı, kelamcıların “kitabu’n-nazar” dedikleri bir yöntem olduğunu, filozofların sadece bu lafzı abartarak bu ilmin adım “mantık” olarak değiştirdiklerini ifade eder (Gazalî, 2009: 11, 24,25; Gazalî, 1989: 33).Buna rağmen felâsife, mütekaddimin kelamcıları mantıksal kurallara riayet etmemekle suçlamışlardır. Gazalî bir yandan kelam için savunmacı, reddiyeci bir pozisyonu uygun görürüken diğer yandan mantığı da bu savunmanın bir unsuru olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca Gazalî’ye göre mantık insan zihninde doğuştan vardır. Hz. Peygamberin “her sarhoşluk veren şey hamr’dır ve her hamr da haramdır” hadisi mantıkçıların kıyas kurallarına uygundur. Hz. Peygamberin diğer bazı hadisleri için de aynı durum geçerlidir (Gazalî, 1997: 12) Gazalî mantığı sadece kelam alanında değil fıkıh usülü alanında da kullanmıştır ve fıkıh alanındaki Çıkarımın aklî çıkarımdan farklı olmadığını ve nazar‘i meselelerin doğuştan olmadığını söylemiştir (Gazali, (ts): 26, 28). Gazalî’ye göre fıkıh usülü gibi mantık bilmek de farz-ı kifayedir. Gazalî daha da ileri giderek Kur’an’da geçen ve adalet anlamına gelen ‘mizan’ kelimesini Allah’m ölçüsü olan mantık anlamında yorumlamıştır.
Gazalî ile çağdaş olan ve âlemin hudusu konusunda müstakil bir eser kaleme almış olan Efdalüddin Ömer b. Ali Gaylan, ““Bugünlerde bazı insanların kalplerinden şöyle bir düşünce geçmektedir: Hakikat İbn Sina’nın dediği şeydir; onun hata yapması anlaşılabilir bir şey değildir; onun söyledikleri şeylerle çelişen bir düşüncenin ma’kül sayılması mümkün değildir.” (İbn Gaylan, 1998, 13). Gazalî’nin filozofları hedef olarak seçmesinin temel sebebi sadece bu değildir. İbn Sina’nın düşünceleri bazı Sünnî çevreleri de cezbediyordu. Bunun sebebi sadece İbn Sina'nın düşüncelerinin felsefi derinliği olmayıp aynı zaman da, ahiret, nübüvvet, kader ve tasavvufi hayat tarzını, İhvân-ı Safâ’da gördüğümüz Bâtınî etkilerden uzak bir şekilde ele almış olmasıydı (Shihade, 2005: 142). Gazalî’nin öğrenim gördüğü dönemde, her ne kadar medresenin resmi müfredatı, dinî ilimlere özellikle fıkıh ilmine münhasır kılınmışsa da kısmen gelen tehlikeye karşı tedbir almak maksadıyla yetkin âlimler fılozofların düşüncelerini biliyorlar ve Cüveynî örneğinde olduğu gibi onların eserlerini okuyorlardl. Filozoflara karşı yükselen bu ilgiyi kırmak için Gazalî harekete geçti ve kendinden önceki kelamcıların yöntemlerini zayıf ve yetersiz buldu. Gazalî filozoflarla mücadele ederken filozofların yöntemini kullanmış, karşı çıktığı İbn Sina ve Farabî’nin nefis konusundaki düşüncelerini benimsemiş ve Aristo mantığım kelam’ı“ cedel yöntemine tercih etmiştir.
Gazalî el-Mustesfâ’da ilimleri sınıflarken, kelâmın dinî ilimler arasında evrensel ilim (ulâm-i külliye) olduğunu savunur. Gazali’ye göre kelam en tümel olan şey olan varlık (el-mevciid)ı araştırmakla işe başlar. Varlık da ikiye ayrılır: Ezelî olan Allah’ın varlığı ve mümkün varlıklar (Gazali, 1325: 1, 5-9). Mümkün varlıklar ise cevher ve araz (töz ve ilinek) olmak üzere iki ye ayrılır. Gazalî daha sonra vahyi ve diğer dinî ilimleri ele alır. Peygamberlerin öğrettikleri şeyler rasyonel ispat yolu (elburhânü ’l-aklî) ile bilinir. Kelam bu bakımdan, küllî ilimler arasında sayılan fıkıh da dâhil olmak üzere diğer dinî ilimlere nazaran birincil (el-asl) bir değere sahiptir. Diğer ilimler kelama nazaran ikincil değerdedir (el-furü’). Mesela Gazali, elMustesfâ’da fıkhın kelama tabi olduğunu söylemektedir (s. 5). Fakihin akide ile ilgili bir ifadenin doğruluğu ya da yanlışlığı konusunda, Kur’an ve hadislerdeki akide ile ilgili ifadelerin tevilinin doğruluğu ile ilgili söz söyleme yetkisi yoktur. Çünkü böyle bir yargıda bulunmak için teolojik ve mantıksal bir temele dayandırmak gerekir. Gazali’nin kelamla ilgili bu düşüncesi onun kelamı bir tür “genişletilmiş metafizik” olarak gördüğünün işaretidir (Frank, 1994: 9). Gazali, kelam ilmini İhyâ’da “Allah’ın varlığından, sıfatlafından ve fiillerinden bahseden bir ilim” olarak tanımlarken (l, 23) el-Mustesfâ’da daha geniş perspektifli bir görüş serdetmektedir. el-Mustesfâ’da kullanılan Allah ile ilgili ifadeler, Gazalî’nin kelamının felsefeye en çok yaklaştığı yerdir.
Reklam
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.