Oysa her kültürün kendi öğretisi vardır . Bizim kadim kültürümüzün çok daha derinlikli , farklı duyguları kucaklayan ve değerini bilen bir anlayışa sahip olduğunu düşünüyorum. Metin Münir , 'Mevlana prozac alır mıydı? adlı yazısında bunu çok güzel anlatıyor :
'Ömrümün hulasası, üç sözden fazla değildir . Ham idim , piştim, yandım' diyor büyük hayat ustası Mevlana.
Bu sözler insanın başlangıçta ham olduğunu 'ateş üstündeki tencere gibi ıstırap duyup' sayesinde olgunlaştığı bir süreçten geçmesi gerektiğini anlatıyor. Mevlana bugün yaşasaydı , Prozac milletinden olmazdı. Çünkü hüznün , neşe ve sevgi gibi ,insan olmanın ayrılmaz bir parçası olduğunu , daha olgun bir insan için yaşanması gerektiğini bilirdi.