𝐍𝐞𝐟𝐬𝐞 𝐝𝐞 𝐛𝐢𝐫 𝐢𝐬𝐢𝐦 𝐯𝐞𝐫𝐝𝐢𝐦: – 𝐙𝐢𝐧𝐝𝐚𝐧𝐜ı ‍
Kelamın susturulduğu yerde sessizlik dil olmuştu hepimize.
Reklam
Çile, dünya sınavının en bildik ve değişmeyen uygulamalı sorusu olurken, iman soyut bir kavramdan öte, hayata yansıyan bir hal olmuş.
Hayaller denizi düşlerken, bakışlar uzaklarda görülecek bir maviliğin düşüne düşmüş.
Duygular yalnızlığı severdi. Sıkıntı ne kadar paylaşılmak istense de, ancak insanın kendi içinde Her duygunun huzursuzluğu kendi halinde dinginliği bulunca giderdi. Hepsinin kişiye söyleyecekleri vardı. Duygular dile gelemediği zaman huzursuz ederdi. Duygunun sesinin işitilmesi, söylemek istediklerinin anlaşılması için içe dönük bir ruhun yalnızlığı gerekirdi. Yalnızlık duyguların kelamıydı. Yalnızlıkta dili çözülürdü hislerin. Onları iyi dinlemek gerekti. İşitilmedikleri zaman insanı huzursuz ederlerdi. Neydi bunlar? Ne hassas şeylerdi. Ne kırılgandılar, ne de çok söyleyecekleri vardı bize. Her hissimiz, Rabbimizden bize uzanan, O'nunla konuşma yollarımızdı. O'ndan gelenin kelamı da elbet sınırsız olurdu.
Hasret hep iç çektirirdi. Hele de mazi. Geçmiş zaten hasret demek değil miydi?
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.