Eskilerin Türkçe ve dil konusunda ne kadar hassas olduklarını gösteren can alıcı bir anekdota ise Sâmiha Ayverdi'nin "Çeşnicibaşı" adıyla kaleme aldığı makalesinde rastladım. Temmuz 1975 târihli Kubbealtı Akademi Mecmuasi"nin 3. sayısında neşredilen bu yazıda, Cenap Şahabeddin'in kardeşi Ali Nusret Bey'den bahsediliyor, onun hasta yatağındayken bile bir telâffuz hatâsını nasıl düzelttiği dile getiriliyor. Özeti şöyle:
Sâmiha Hanım'ın babası, hastalığı günden güne artan Ali Nusret Bey'i Drağman'daki evinde ziyaret ediyor. Bu yoklamalardan dönüp eve geldiği zamanlar, âdeta sesinden kovamadığı, üstelik kendisine hiç yakışmayan bir hüzünle annesine, "Bugün, geçenki görüşümden daha kötü," diyordu. Yine bir ziyâret dönüşü, mûtad şifâhî raporunu verirken, "Hanım diyor. Bugün ne oldu biliyor musun? Hastanın annesi: 'Hakkı Bey oğlum, Nusret yatalı haybahâsıl kaldık', deyince Nusret âdeta öfke ile başını yastıktan kaldırıyor: Anne, anne... Haybahâsıl değil, 'hâib ü hâsir, hâib ü hâsir' diye annesinin yanlışını düzeltiyor. (Hatâlı konuşan annesi bile olsa, ağır hasta olduğunu dahi nazar-ı îtibâra almadan, hatâyı affetmeyip ânında düzeltiyor. Sâmiha Ayverdi'nin ifâdesiyle, işte tebcil edilmesi gereken mukaddes öfke!...