Bakışları doluyordu
soğuk kalabalığıyla
imgelerin
ölümün ilkesine
bağlanmış
ve ta çocukluktan beri
bilinçaltı
imgelerinin
dalgalarına
çakılmış
ünlü çeşmelere
benzeyen.
''Salvador Dali, çişli bir çocukmuş. Uzun süre yatağına işemiş. Hem de elinde olmadığından, tutamadığı için değil, hayır, o sıvının bacaklarının arasından akması hoşuna gittiği için. Henüz beş yaşındayken, çok şık üç bayanla kırlara gitmiş. Oralarda dolaşırlarken, kadınlar eteklerini kaldırıp çocuğun önünde fışır fışır işemişler. ''BÜYÜK MASTÜRBATÖR'' şiirindeki işeyen insanlar, büyük bir olasılıkla bu çocukluk anısından kalmadır.'' (Sayfa: 13-14)
''..bir başka kitap buldum o kitaplıkta. Raflarda değildi. Dışarıda, kapının önüne konulmuş küçük bir masanın üzerindeydi. Öylece duruyordu ama, eğer gözyaşları olsaydı, mutlaka ağlardı. Çünkü, atılmıştı. Yeni yeni kitaplar gelince onlara yer açılması için, kimbilir kaç yılını verdiği kitaplıkta istenmez olmuştu. Çürüğe çıkarılmıştı, adı kayıt defterlerinden silinmişti. O küçük masanın üstündeki bu tür kitapları isteyen alabilirdi, bir daha geri vermemek üzere alıp gidebilirdi.
Ve onu alan ben oldum.
Bir süre durdu benim kitaplığımda, bekledi.
Sonra bir gece evimde, lambanın altında, o kitabı bu kitabı karıştırırken geçti elime;
SALVADOR DALİ
QUİ
yazıyordu kapağında..''
''Resimlerimi yaparken, kendim de anlamıyorsam, bu, onların hiçbir anlamı yok demek değildir: tersine, anlamları, mantıksal sezgiyle kavranamayacak kadar derin, karmaşık, tutarlı, istem dışıdır.''
Her sabah mutlulukla uyanıyorum ve diyorum ki
''Bugün bu Salvador Dali ne gibi harika işler becerecek?"
-BEDENİMİ O KADAR ÇOK SEVİYORUM Kİ, ONU KİMSEYLE PAYLAŞAMAM.
Soytarı olan ben değilim, deliliğini gizlemek için ciddiyet oyunu oynayan şu aklın mantığın alamayacağı ölçüde sinsi, bönlüğünden bile habersiz toplum
Uyuşturucu