Milâdî 11. asrın başlarında artık Bağdat Abbasî Halifeliği tam anlamıyla Türklerin eline geçmeye başlamıştı. Burada Deylemli Şii Büveyhoğulları ile olan anlaşmazlıklar ve Türklerin bazen de kendi aralarında vuku bulan çekişmelerden dolayı Mısır, Filistin, Hicaz ve Suriye bölgelerine gönüllü göçler hemen buralara iskân ediliyorlardı. Halife el-Aziz'den sonra el-Hâkim döneminde âdetaTürklere yer vermek için Sünnî Abbasî Halifeleri ile yarışılıyordu. Milâdî 1000 yılı itibariyle, İslâmiyet'in birbirine zıt iki kutbu olan Sünnî Abbasîler ile Şiî Fatimîler fiilen Türkler hâkimiyetine geçmeye başlıyordu. Fatimî Devleti bünyesinde kurucu unsur “Mağribîler" (Kuzey Afrikalılar) ile Türk unsurlar arasında özellikle Kahire'de büyük çapl ıhâkimiyet mücadeleleri olmuştur. Şiî Büvehî Deylemlilerde bu mücadelelerde teşkil edilen "Meşârika" yani doğu grubu olarak Türklerle birlikte hareket etmişlerdir. Bu durumda “Mağribí-Meşárika” grupları arasında rekabetlebaşlayıp evvela hoşnutsuzluğa, sonra sıcak çatışmalara kadar dönüşen eylemlerde Halife el-Hakim Türklerin tarafını tutmuş ve onlara devlet organlarında destek sağlayarak yükselmelerini sağlamıştır. Daha sonra et-Tavil et-Türkî, el-Ferganî el-Ahram gibi âlim, komutan ve idareciler elHâkim döneminin (996-1021) söz sahibi ve kudretli şahsiyetleri olmuşlardır.
Fustat'ta bulunan ilmiye mesleğine mensup bazı şahsiyetlerin Şiîlikten ilham alarak kuvvetli şiirler ve nesirler ortaya koyduklarını ileriki Memlûklu yıllarında Kaygusuz Abdal örneğinden anlamaktayız.Bu zat tıpkı Sarı Saltuk gibi Anadolu Bektaşî dergâhından görevlendirilerek buraya gönderilmiş ve Mısır'da dâima Türklük duygularının ayakta kalmasını sağlamıştır.
Reklam
Hulâfa-i Raşidîn devrinde getirilen “Hadîs yasağı” mezhepleri ortaya çıkarmıştır...
Türklerde Şiilik
Fatimîler İslâm tarihinin gerçekten en şümullü hanedanlarından biridir. Halifelik olarak 262 yıla yakın bir ömürleri olup bunun 60 yıla yakını Kuzey Afrika'da, gerisi ise incelemekte olduğumuz Mısır-Suriye coğrafyasında geçmiştir. Birbirinin devamı olan Tolunoğulları ve İhșidîler Müslüman Türk Devletlerinin topraklarına el koydukları için bu yönü ve ileride Şiîliğin içinden çıkan Şah İsmail Türkmen Şiâsı dolayısıyla bizim tarihimiz açısından da çok önemlidir. Fatimîleri ortadan kaldıran Memlûk hareketi ve buna nihayet veren Osmanlı fütûhati sırasında ortaya çıkan Şah İsmail hareketini sürdüren İran Kaçar Hanedanı'nın adını verdiği "Ağa Han”ların bu mezhebi günümüze kadar taşıdığını bilmekteyiz.
Fustat nasıl Kahire oldu...
Fatimîler İhşidîlerin elinden aldığı Tolunoğulları'nın Fustat'ına bitişik yeni ve modern bir kent olarak bugünkü Kahire'yi kurarak işe başladılar. Daha Hicrî 3. yüzyıldan itibaren Suriye'de bunların en önemli merkezi bugünkü Hama ve Hums arasında bulunan Salâmiyya şehriydi. Ancak çok büyük karışıklıklardan sonra Fatimîler Mısır'da hâkimiyeti sağladılar. Milâdî 10. asrin sonlarına doğru Adriyatik’ten Umman'a kadar uzanan cağrafya tam hâkimiyet altına alınmış, Filistin ve Suriye'de Türk direnişi pek çetin olmuştur. Nitekim her ne kadar Iraklı Karmatiler karşısında zayıf düşürülmüşlerse de, özellikle Şam'da Türk menşeli Alptekin ancak 977'de mağlup edilerek varlıklarına son verilmiş ve Halep dâhil İhşidîlerin Bizans sınırı olan Toroslara kadar dayanılmıştı.
İhşidîler yıkılırken halk Arap ve Kıptîlerden meydana gelmesine karşılık ordu dâhil, bürokrasi ve devlet tamamen Türklerden teşekkül ediyordu. Fatimî komutanı Cevher Mısır'a girdiği zaman İhşidîlerin hanedan ailesi ve 5000 kişilik bir süvari birliği onlara sığınmıştı. Durumu onaylamayan birçok komutan ve asker ise Filistin ile Suriye taraflarına göçmüşlerdi. Doğru bir teşhisle Fatimîlerin ilk ortaya çıktığı Mağrib güçleriyle birlikte çalışıp hareket ettikleridir.
CEVHER es-SIKILLÎ: Küçük yaşlarda esir alınmış Slav asıllı (es-Saklebî) bir Sicilyalıdır. 347’de (958) Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh tarafından Mağrib’in fethiyle görevlendirildiğine göre IV. (X.) yüzyılın başlarında doğduğu kabul edilebilir
Reklam
473 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.