Hayat bize neyi, kimleri getirir bilinmez. İnsanı insan kılan da bu bilinmezlik değil midir? Sadık Yasızuçanlar bir başka kitabında bunu şöyle anlatır: "İnsan yağmur tanesi gibiymiş. Kimisi güle düşüyor kimsi çamura." Ne diyelim sevgili okur. Gül de dünyada, çamur da. Var olun. Sadık Yalsızuçanlar - Gerçeği İnciten Papağan Timaş
"Senin eşsiz kokun, güçlü sessizliğin ve cesurca yaşadığın aşk, ama en çok da varlığın, kalbimi benden parça parça alıyor Rüya."
Doğan Egmont YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayata kimsesiz biri olarak başladıysanız hiç masal bilmezsiniz, çünkü size masal anlatacak kimseniz yoktur.
Doğan Egmont YayınlarıKitabı okudu
"Yanından geçerken kolumdan tuttu.. Bakışlarımı ona çevirsem de başı hala öne eğikti ve az önce ona yasakladığım kelimeyi etti.. "GİTME" Söylemeseydi ölürdüm.. Söyledi yine öldüm.."
392 syf.
10/10 puan verdi
öyle güzel bir kitap ki.. hiç bitmesin istedim.. hatta kitaba başladığımda 2.bir kitabı olacağını bile bilmiyordum.. öyle bi yerde bitti ki içim gitti.. yazarın 2.kitabını çıkarmasını 4 gözle bekliyorum.. benim bu kitaba kavuşmam lazım :)
Bir Parça Masal
Bir Parça MasalZeynep Saraç · Doğan Egmont Yayınları · 2015151 okunma
160 syf.
5/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Kitabımız herkesin malumu. Kitabı okumayanlar da en azından Halil Ergün’ün keman kaşlarını TV de seyrettiklerinden “ parça-pinçik” de olsa bahsettiğimiz konuya uzak durmayacaklarıdır. Bu bunaltıcı kitabı oldum olası sevmedim. Hak ettiğinden abartılı şekilde fazla önem verildiğini düşündüğüm bu kitapta dikkatimi çeken bazı noktaları paylaşmak
Yaprak Dökümü
Yaprak DökümüReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 201628,7bin okunma
Reklam
25'ni 26'sına bağlayan soğuk, karlı, eksi ısılarda bir gece.. Öyle bir soğuk düşünün ki gaddar insan bile köpeğini sokağa bırakmaz. Köpeğini diyorum, köpeğini.. O gece tatlı rüyalarında olan insanlar her şeyden habersizdiler: Bir kaç saat sonra sıcacık yataklarından evlerinden bir parça bile alamadan bir tek yatak kıyafetleri ile sokağa döküleceklerinden, kaç aydır karnındaki çocuğu eline almak hayelleri kuran anneler karınlarındakı bebeğin gaddarca rahminden söküleceğinden, masal dünyasında uyuyan 7 yaşlı kız o güzel kafasının içindeki tertemiz beyninin söküleceğinden, yaşlı dede ve ninelerimiz gözlerinin oyulacağından, derilerinin yüzüleceğinden, namusunu eşi için sevdiği için koruyan kadınlara defalarca defalarca tecavüz edileceğinden, evlerinin, birikimlerinin yağmalanacağından, yakılacağından. O soğukta don vurup öleceklerinden, ellerini, bacaklarını, evlerini barklarını, sevdiklerini, namusunu, yaşamlarını, geçmişini, geleceğini, yarına olan umutlarının söneceklerinden habersizdirler.. Bugüne kadar ölüsünden, dirisinden haber alınmayan insanları da unutmayalım. Bunlar bir kitapdan alıntı değil ya da bizim uydurduklarımız değil. Bunlar kendini "insan" adlandıran, yıllarca komşu gibi yaşadığımız "ermenilerin" bize yaptıkları. Merak edenler bizzat sorumluların dilinden okuyabilir. Zaten ballandıra ballandıra anlatıyorlar... 26 Şubat, o soğuk, acılı, 24 yıldır utancından kan ağlayan "kara Şubat".. 1992 26 Şubat Azerbaycan haritasından Xocalı kayboldu. O kocaman boşluk şimdi hep siyah.. youtube.com/watch?v=1vz1p7M...
Sen geldin. Benim eziyetim dokundu sana. Ama bağışla, senin sen olduğunu bilmiyordum. Ne zaman ki öfkemin üzerine indi yağmur. O zaman duruldum. Sen saçlarını tararsın. Ben seni, puslu aynanın içinde bir resim, ağır ağır uçuşan perdenin üzerinde bir gölge olarak fark ederim. Masal keser dört bir yan. Seni yeşiller içinde bir cennet çiçeği velvelesinde ilk kez gördüğümde, sen o musun, diye sormam bile. Bilirim ki rengini gizlesen kokunu saklayamazsın, perdeni çeksen ışığını boğamazsın. Benim gördüğüm benim rüyamda kalır. Senden şüphelenmek yerine çimento yanığı göz bebeklerimden şüphelenmeyi yeğlerim. Fark ederim aynanın sırtındaki sırrı. Eksiğim gibi durduğunu. Güvercinlerin kanat sesleri inşaat işçilerinin yanık türkülerine karışırken fıtratın dilinde işlemeye başlarım. Bir yanımdan sakinleşir ama bambaşka bir yanımdan taşarım. Bir başka aynada tanırım kendimi. Bundan böyle hoş-halim. Latifim. Gördüm ya seni görülmek de isterim. Yağmurun rengini ateşte seçerken ne yana gitsen sana dönerim. Çıkarırım alnımdaki kara bağı. Bahtımı ekmeğine bağlarım. Anlamsız varlığım anlam bulur. Başkalaşırım. Mademki elinin dokunduğu her şey, bir bardak çay, iki parça şeker olsa bile. Harikulâde bir şey. Çamura saplanmış kara lastik pabucun bütün masallardaki kristallerden daha varlıklıdır. Ama yokuşun dik senin, yükün ne kadar ağır. Senin taşıdığın benim belimi büküyor. Sen ezilme, bel verme diye her şeyden vazgeçebilirim. Sarı bir sayfanın resmiyeti üzerinden kazınan vesikalık bir fotoğraf gibi bir anda kimliksiz kalabilir, ismim gibi cismimden de geçebilirim.
576 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
67 günde okudu
One Direction hayranlarının ideal kitabı. Eski bir hayran hikayesi, masumiyet ve şehvetin birleşimi, oyunlar üzerine kurulu bir aşk, içinde kendinizden bir parça bulacağınız bir masal
After 1: Karşılaşma
After 1: KarşılaşmaAnna Todd · Pegasus Yayınları · 20151,712 okunma
Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları Ne gökten necat geldi, ne bir parça merhamet Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammed, Sade bir satır dua, bir tütsü, buhur verdi Masal cennetlerinin yollarını gösterdi. Ne beş vaktin ezanı, ne Anjelüs çanları Zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları. Yine biz köleleriz, efendilerimiz var, Yine her mel’un taşı yosunlaşmış bir duvar, Esir-efendi diye koymuş da adlarını İki bahta ayırmış arzın evlatlarını. Efendi işletiyor, esir işliyor yine. Yine efendilerin gümüşlü sofrasından, Kar gibi ekmeğinden, şarap dolu tasından Kırıntı, artık bile düşmüyor işleyene. Yine biz esir geçen her günün akşamında Eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz. Nazım Hikmet
652 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.