Geçen yüzyılda insanların keşfetmeye başladığı yeni şeylerden biri düşüncelerin -yalnızca saf düşüncelerin - elektrik bataryaları kadar güçlü olduğuydu, kimi için güneş ışığı kadar iyi, kimi için zehir kadar kötü. Üzücü veya kötü bir düşüncenin zihninize girmesine izin vermek, kızıl mikrobun vücudunuza girmesine izin vermek kadar tehlikelidir. İçinize girdikten sonra orada kalmasına izin verirseniz, yaşadığınız sürece ondan asla kurtulamayabilirsiniz.
Hayatın en tuhaf yanlarından biri, kimi zaman insanların sonsuza dek yaşayacaklarından oldukça emin olmalarıdır. İnsan bunu bazen içine işleyen muhteşem bir şafak vakti kalkıp dışarı çıktığında, yalnız başına öylece durup kafasını iyice geriye atarak yukarı baktığında, Doğu'nun insanı neredeyse haykıracak hale getirdiği ve binlerce binlerce binlerce yıldır her sabah olduğu gibi güneşin doğuşunun o tuhaf, değişmeyen görkemi karşısında kalbinin duracak gibi olduğu ana kadar solgun gökyüzünün yavaşça değişip kızarışını, bilinmeyen nice olağanüstü şeyin meydana gelişini seyrettiğinde fark eder. Bunu bir an için hisseder. Kimi zaman da bir korulukta gün batarken bir başına durup dalların altından ve arasından süzülen gizemli, altın rengi, koyu dinginlik onun duymak için çabaladığı ama kolayca duyamadığı bir şeyi yavaşça tekrar tekrar söyler gibi olduğunda hisseder bunu. Sonra bazen geceleyin milyonlarca yıldızın durup onu seyrettiği koyu maviliğin muazzam sessizliğinde bundan emin olur; kimi zaman uzaklardan gelen bir müzik sesi bunu gerçek kılar, kimi zaman da birinin gözlerindeki bakış.
"Okuldayken coğrafya öğretmenim dünyanın bi' portakala benzediğini anlattıydı, on yaşıma gelmeden portakalın tamamının kimseye ait olmadığını anlamadım. Kimsecikler kendi payından daha fazlasına sahip olamaz ve kimi zaman yeterince pay düşmemiş gibim görünür. Ama siz... hiçbiriniz... sakın ha bütün portakalın sahibi olduğunuzu düşünmeyin, sonra kesinkes hata ettiğinizi anlarsınız ama ağır darbeler yemeden de anlayamazsınız." Çocukların çocuklardan öğrendiği şey,' dedi,
'bütün portakalı kapmanın anlamı olmadığıdır... kabuğuyla falan yani. Böyle yaparsanız çekirdeklerini bilen alamazsınız, kaldı ki onlar da yenmeyecek kadar acıdır.'
Sayfa 183 - Bayan Medlock &Susan SowerbyKitabı okudu