Ölüme giden uzun yolda her türlü tehlike bulunur,
ve yürek her yeni dehşet karşısında azar azar siner,
Her adımda kemikler isyan eder, zihin hınçla direnir.
Çok yalnız kaldığım ve kafamın çok dolu olduğu zamanda imdadıma koşan çok güzel bir eser. Hikayesi bazen sıksa da pes etmeyip devam edince çıkan sonuç harikaydı. Hep tavsiye edip çevreme bunu okuyun lütfen diye tavsiyelerde bulunmuşumdur. Bir gün sevdiğimle tekrar bu kitabı okumak isterim :)
On sene önce başladığım bir yolculuğun sonu. Böyle bir maceranın ardından insanın hislerini anlatabilmesi imkansız derdim - işte Justin Cronin o hisleri de kelimeye dökebilecek türden bir yazar. Bin senelik bir hikayeyi yazabilen de o sonuçta. Bu kadar derin bir atmosferi ve şiirselliği olan apokaliptik bir seri okuyabilmek büyük zevk. Yazar o kadar ustaca anlatıyor ki sanki Amy'nin kendisi, sanki insanlığın aniden yok olmakla yüzleştiği o dönemde, boş şehirlerde senelerce yalnız başına dolanıp geçmişi içinde hisseden kişi o.
Aynalar Şehri, tema olarak ilk kitap Hiçlikten Gelen Kız'a benziyor. İnsanlığın hayatının bir anda sıfırlanması var yine, ve kurtuluş umudunu taşıyan tek bir gemi. Bu sefer sayfalarda ilerledikçe nihai sonun yaklaştığını bilmenin verdiği ağırlıkla birlikte. Sonu da kırgınlıklarla dolu ama her zamanki gibi hiç hayal kırıklığına uğratmayan türden.
Önceki kitaplarda da olan "Kuzey Amerika Karantina Periyodu Konulu Üçüncü Küresel Konferans" kesitlerinin dünyanın diğer ucunda ayakta kalmış ülkelerde yapıldığını, virüsün yalnızca Kuzey Amerika'yı bu kadar şiddetle vurmuş olduğunu canlandırıyordum. Bu konferansı yapanların aslında o gemiye binmiş kişilerin soyundan gelenler olduğunu, gerçekten de insanlığın neredeyse tükenmesinin hikayesini okuyor olduğumuzu algılatmak yazarın ustalıkla yaşattığı son kavrayış anlarından biri oldu.
Ne diyebilirim ki, hep benimle kalacak bir seri.
Amy, Peter, Alice, Michael, Sara, Hollis, Caleb, herkes, artık dinlenebilirsiniz.
Aynalar ŞehriJustin Cronin · Doğan Kitap · 201953 okunma