Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yüz yıl önce Doğu Akdeniz'in Türkiye, Lübnan, Suriye, Ürdün, İsrail ve Filistin'e bölünmesi söz konusu bile değildi. 1445'te fethedildiğinden beri tüm bölge Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
1890'da Necib'in Lübnan Dağları'ndaki köyünden Hayfa'ya seyahati herhangi bir sınırı geçmeden mümkündü. Her ikisi de Beyrut vilayetine aitti. Yüz yıl önce Doğu Akdeniz'in Türkiye, Lübnan, Suriye, Ürdün, İsrail ve Filistin'e bölünmesi söz konusu bile değildi. 1445'te fethedildiğinden beri tüm bölge Osmanlı İmpara- torluğu'nun bir parçasıydı.
Reklam
Filistin'e Veda
Ne kadar tanıdık değil mi. Filmin en çarpıcı diyaloğuydu bence. "-Şu talihe bakın sanat, müzik ve tiyatroyla alakam yok benim Kültür ve Sanat Şubesi Müdürü olmamı istemişler. İşin tuhafı sanattan anlayanlar askeri işlerden sorumlu olmuşlar. Sanırım bu, biz yahudilerin sahip olduğu neşeli ruha ait bir şey gibi geliyor bana. -O sadece buna ait bir şey değil. Sanırım sanatın artık dünyada burada bulunma hakkımıza ikna edebilen bir askeri liderliğe ihtiyacı olacak."
Elveda Amman, yönümü Filistin'e çevirmiş durumdayım. Cenin'e ve oradaki mülteci kampına... Evet öfkeliydim. Kime mi? Tabi ki şu Leyla'ya ve kardeşi Semira'ya. Ne mi yaptılar? Veda ziyafeti verdiğimiz kına gecemde mutluluğumun üstüne tuz ruhu döktüler. Ziyafete, edep ve iffetten yoksun iğrenç şarkılar eşliğinde dans etmeleri için arkadaşlarını çağırmışlardı. Nasıl olur da benim gibi dini değerlerine bağlı, örtülü ve peçeli birinin ziyafetinde müzik ve dans olabilirdi?
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitap zor ve meşakkatli, bir o kadar da maceralı bir sürecin ardından ortaya çıktı. Kitapta bulunan röportajları gerçekleştirmek için bir bölgeye girerken kimi zaman kılık değiştirdim, kimi zaman sınırlarda para karşılığında kaçakçılarla anlaştım. Çatışmaların ortasında kaldım, peşimdeki istihbarat ajanlarını atlatmaya çalıştım, gözaltına alındım, sorgulandım. Özellikle Bağdat'a direnişçilerle görüşmeye giderken şehrin girişinde durdurulup başıma silah dayandığı anı ve Afganistan'da bir saate yakın şiddetli bombardıman altında kaldığım, yanımda insanların ölüp yaralandıkları o zor dakikaları sanırım hayatımın sonuna kadar unutamayacağım. Çünkü o anlar, artık dünyaya veda etme vaktimin geldiğine inanmış ve melekleri beklemeye başlamıştım. İnsan, ölümün kıyısından tekrar yaşama geri döndüğü vakit çok farklı duygular yaşıyor. Hatta hayata alışmakta bile zorlanıyor. Direnişçilerle ve direniş gruplarıyla ilgili karalamaya yönelik, uzaktan yapılan değerlendirmelere asla itibar etmedim. Çünkü savaş bölgelerinde gazetecilik yaparken uzaktan, masa başından yapılan değerlendirmelerin hiç de doğruyu yansıtmadığına bizzat şahit oldum. Bundan dolayı aylarca farklı coğrafyalarda direnişçilerle birlikte kaldım ve günlerce onları dinledim. Kitabı okurken siz de Filistin'den Afganistan'a, Patani'den Çeçenistan'a, Irak'tan Filipinler'e kadar geniş bir coğrafyada yolculuk yapma fırsatı bulacaksınız. Ayrıca dünyaca ünlü direniş liderlerinin hayatlarıyla ilgili bilinmeyenleri, bu kişilerle ilgili benim kişisel gözlem ve düşüncelerimi de okuyacaksınız.
Söz Direnişçilerde
Söz DirenişçilerdeAdem Özköse · Pınar Yayınları · 2018377 okunma
Şiir Mahkemesinde İfade
(...) ne sağa kaçabiliriz ne sola tarih okusak kudüs kaybolmazdı ondan önce de gitmezdi el hamra filistin hâlâ kanamadın suya petrol üstünde yatar iken sahra abaların hepsi ipek kumaştan geceler ucuz çalar kırmızıya sağların ölüden farkı kalmadı filistin artık seslenme şunlara petrol öldürdü haysiyetlerini bazen varlık sahibini kırdıra filistin seslenme sen şu kureyş'e kureyş artık gurura etti veda seslenme şu abdişems erlerine seslenme kalmadı kadından başka asıl ölüm gururun ölmesidir gerilerin gitmesidir geriye iki yıl geçti işgalciler durur milletimin tarihi paramparça (...)
Sayfa 82 - Hece YayınlarıKitabı okudu
Reklam
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.