Gözbebekleri en garip ve esrarengiz madenlerden yapılmış bir çift göz…Yüzde,elde,alında sıhhat ve bahar rengi…Noksansız,sarı,genç saçlar…
600 senelik bir devri bir anda ihtiyarlatan adamın çehresi…İğrenç yaşının hiçbir izini taşımıyor.Köhne tarihin bütün enkazını süpüren ve yeni bir alemin meydana gelmesine yol açan fikirler kaynağı başı…
Ahmet Haşim hem şiirde hem nesirde ayrı ayrı üslup sahibidir .
Ahmet Hâşim hastalığı sebebiyle Frankfurt’a gider ve bu kitabı yazar.Lakin kitapta hastalıktan bahsetse bile kendi hastalığından çok bahsetmez .
Kitap coğrafi bilgi veren bir seyahat kitabı değildir.
Abdülhak Şinasi’nin sınıf arkadaşı olan Ahmet Hâşim’den Piyale ve ilk şiir kitabı olan Göl Saatleri’ni okumuştum ve paylaşmıştım. Kronolojik yazan bir şair olan Hâşim ‘in gece sembolleri beni bir hayal alemine sokar. Gerçekliği sembollerle ulaştırır. Zaten estetiği semboller üzerine kurar.
Ahmet Haşim’in şiirlerinde kendinden izler vardır.
Piyale şairin üçüncü dönemine aittir. “Yeni Lisan’’ anlayışına sahiptir.Dili daha önceki yazım dönemine göre açıktır.Göl Saatleri ise Fecr- i Ati döneminde yazdığı şiirlerden oluşan kitabıdır.Dili gayet kapalı ,süslüdür.
1932 yılında hastalığının tedavisi için gittiği Almanya’ya ait notları dönüşünde Mülkiye Dergisi’nde ve Hürriyet Gazetesi’nde yayınlar.Aynı yıl içinde Frankfurt Seyahatnamesi adıyla da kitaplaştırır.
Seyahat için çok güzel bir tanımı vardır. “ İnsan,hayatının tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu aleladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu bakımdan seyahat “Harikuladelikler avı” demektir”
Kitapta dönemin Türkiye’si ve ağırlıklı olarak Almanya’sı anlatılır.
“Avrupalı ünvanına hak kazanmak için muhakkak sırtında bir ceketi, ayağında bir pantolonu ve başında şu veya bu biçimde bir şapkası olmak lâzım. Bu hazin ve renksiz kıyafet, medeniyetin üniformasıdır.”
“Hayatımıza tat veren derin zevklerin hakiki yaratıcısı olan insan zekasının halis bir mahsulü olduğu için kitap, tabiattan büsbütün ayrı, ondan daha lezzetli ve ondan daha dinlendiricidir.”
İnsan zekâsı, tabiatın içinde değil, tabiatın yanında, ayrı bir kuvvettir. Tabiatı beğenmediği için değil midir ki insan zekâsı; şiiri, mimarîyi, musikiyi, raksı ve onların yanında büyük, küçük şu bir sürü hayat sanatlarını yaratmıştır.
İnsan, hayatının tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu aleladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu itibarla seyehat “harikulâdelikler avı” demektir.