Peygamberin amcaoğlu ve pek sevdiği damadı Ali de, gizli anlamların varlığını şu sözleriyle desteklemiştir: Ben, her akşam Peygamber'in evine giderim. Sırlardan söz ederdik. Peygamber, birçok ayetleri bana yazdırır, gizli anlamlarını da açıklardı ...
Tasavvufçuların Ali sevgisi (Alevilik) bu yüz dendir. Birçok Tasavvufçular, Tasavvuf düşüncesini, gene bu yüzden, Ali'yle başlatmaktadırlar. Bu sevgi, kimi tarikatlarda Ali'nin Tanrılığını savunmaya kadar varmıştır (Örneğin Galiye tarikatı). Akılcı ve bilimci bir yolda yürüyen Tasavvuf'un, kimi yerde, böylesine akla ve bilime aykırı sonuçlara nasıl vardığı düşünülebilir. Tasavvuf, dinin karşısına, en bilimsel yollardan dikildiği gibi, bilime en aykırı yollardan da dikilmiştir. Suç, Tasavvuf akılcılığında değil, kafalarında akıl taşıdıklarını sananlardadır. Yorum özgürlüğü, her kafayı, kendi ölçüleri içinde ve o ölçülerin gerektirdiği zorunlu sonuçlara götürmüştür. Tanrısız edemeyenler, bir Tanrıyı yadsımaya kalkarlarsa elbette onun yerine başka bir Tanrı bulmak zorunda kalırlar. Tasavvuf düşüncesini bir sıraya dizmek gerekirse Ali'nin önemi ortaya çıkmaktadır. İslamlıkta ilk tarikat Ali düşmanlığından doğmuştur. Ancak bu, düşünsel bir tarikat değil, siyasal bir partidir...
Bilginin kaynağı toplumsal pratik olduğu gibi, amacı da toplumsal pratiktir ve doğru olup olmadığının ölçütü de toplumsal pratiktir. Demek ki bilgi, toplumsal pratikten koparılarak çözümlenemez ve insan usuna gökten zembille inmez.
İnsanlarin mutluluğunu sağlamak için toplumu düzenlemek düşüncesi, toprağa bağlılıkla başlıyor. Göçebe toplulukların toplumsal sorunları yoktur. Birbirleriyle değil, doğayla çekişmektedirler. Ne saymak, ne de yazmak gereğini duymuyorlar. Doğa korkusu, onlarlı birtakim bitkilere, taşlara hos görünmeye zorluyor. Böylesine bir yaltaklanmanın dışında din anlayışları da yok. Erdemsizlik bulunmadığı için erdem kavramı belirmemiştir. Birbirlerine karşı ne iyilik, ne de kötülük ediyorlar. Doğanın ezici baskısı altında tutunmaya çabalayarak kardeşçe yasamaktadırlar. Bilgileri, doğadan korunma yolunda gelişmektedir. Bu gelişmenin sonunda içlerinden biri çıkacak, bir toprak parçasının çevresine kazıklar çakıp, burası benimdir, diyecektir.
İnsanlık tarihi, artık, bu kazığı çıkarmak için çekilen acıların tarihidir.