Kapitalist ülkelerde, ne sıklıkta uzun mesafeler katedebileceğiniz, ne kadar ödeyebileceğinize bağlıdır. Sosyalist ülkelerde hızınız, bürokrasinin size verdiği toplumsal öneme bağlıdır. Her iki durumda da yolculuk ettiğiniz belirli hız sizi ait olduğunuz sınıfa ve topluluğa yerleştirir. Hız, verimliliğe yönelik bir toplumun katmanlaşma yollarında biridir.
Ford Motor Company, yalnızca Ford'u zenginleştirdiği için mahkûm edildiği sürece, aynı fabrikanın toplumu da zengin edebileceği yanılsaması destek bulur. İnsanlar toplumun otomobillerden yarar görebileceğine inandıkları sürece, Ford'u otomobil ürettiği için suçlamayacaklardır. Önümüzdeki sorun, araçların hukuksal mülkiyeti değil, bazı araçlarda var olan ve bir kimsenin onlara "sahip olması"nı olanaksız kılan özelliğin keşfedilmesidir. Mülkiyet kavramı, denetlenemeyen bir araca uygulanamaz. Dolayısıyla sorun, hangi araçların kamu yararına denetlenebileceğidir. Potansiyel olarak yararlı bir aracın özel kişilerce denetimi kamu yararına olur mu olmaz mı sorusu, ancak ikinci aşamada ortaya çıkar.
Reklam
"Eğitim" denen mal ile "okul" denen kurum birbirini gerekli kılar. Bu çember ancak, kurumun amacı belirlemeye başladığının yaygın biçimde kavranmasıyla kırılabilir. Soyut biçimde belirtilen değerler, insanları köleleştiren mekanik süreçlere indirgenir. Bu kölelik ancak, budalalığının kişisel sorumluluğunu üstlenen budalanın kendini tanımasıyla kırılabilir.
Bu iktidar sahibi sınıf ortadan kaldırılmalıdır; ama kitlesel katliam ya da onların yerine başkasını geçirmekle değil. Bu durumda yeni elit, miras aldığı yapılanmış iktidarı kullanmak için daha fazla meşruluk iddia edecektir yalnızca. Yönlendirme, ancak onu gerekli kılan mekanizma, dolayısıyla da ona yetki veren verim talepleri safdışı edilerek ortadan kaldırılabilir. Şenlikli bir toplumda, yönetim kurulu başkanını değiştirmeye pek gerek yoktur.
Günümüz dünyası, yeteri kadarına sahip olmayanlar ve yeterinden fazlasına sahip olanlar, arabalar tarafından yolun dışına atılanlar ve arabaları sürenler biçiminde ikiye bölünmüş. Yoksullar sefil, zenginler daha fazla elde etmeye can atıyor. Neyin yeterli olduğunu bilen bir toplum yoksul olabilir; ama o toplumun üyeleri eşit ölçüde özgürdür. Zihinleri endüstri tarafından çarpıtılmış insanlar, sınırlanmış; ama modern araçların alanı içindeki zengin kişisel başarıların dokusunu kavrayamazlar. İstikrarlı bir endüstriyi kabul etmenin getireceği nitel değişmeye, büyüyen araçlar uğruna bugün bize dayatılan programların ve tedavilerin getirdiği çok yönlü kısıtlamaların pek çoğundan kurtulmuş bir topluma, yer yoktur kafalarında. Elimizi uzatsak tutabileceğimiz bu göreli, ama gönüllü yoksulluktaki hayatın mütevazi hazzını ise, çağdaşlarımızın çoğu tadamıyor.
Bir kişinin dünyayı biçimlendirme gücüne, bir başkasının müdahale etme gücünün, sağlam ve ortak bir mantık çerçevesinde sınırlandığı bir dünyayı aklımıza sığdırma yeteneğini neredeyse yitirdik.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.