Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bunları Öldüren hangi Irktandı sor gücün yetiyorsa ???
12 Eylül 1980 ile Ekim 2000 arasında öldürülen öğretmenler Ramazan Oğuz Antalya 20 Eylül 1980 Cengiz Aksakal Artvin 12 Kasım 1980
Şair Nef'i'den 4.Murad'a
Sözüm... En derinden uykulardan kaldırandır sözüm, Güne el koyanları yıldırandır sözüm, Zamanı zemini daralmış olanlara, Gönüllerince zemindir, zamandır sözüm, Cihan saltanatı zamanla sönerken, Yandıkça daha da parıldayandır sözüm,
Reklam
Bana kâfir demiş müftü efendi Tutalım ben diyem ona müselmân Vardıkta yarın rûz-ı mahşere İkimiz de çıkarız onda yalan ”
·
Puan vermedi
Hafız'ın şiirleri uzak bir geçmişten gelen "klasik edebiyat" değil, alıntılanmaya devam eden sevgili ve yakın bir dostun değerli bilgeliğidir. Günlük yaşamda. Hafız, esrarengiz bir içgörüyle aşkın birçok biçimini ve aşamasını yakalıyor. Onun şiiri, mistiklerin “sevgi yolu”nun aşamalarını özetliyor; bu, aşkın kişisel sınırları ve
Şirazlı Hafız ve Şiirlerinden Seçmeler
Şirazlı Hafız ve Şiirlerinden SeçmelerAbdulkadir Karahan · Kültür ve Turizm Bakanlığı · 19882 okunma
Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhât olur Ne cân bedende gâm-ı firkatûnle rahat olur Ne çâre var ki firâkunla eglenem bir dem Ne tâli’üm meded eyler visâle fırsat olur Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm Ne gün ki kâmetüni görmesem kıyâmet olur. Nef'i
Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
Reklam
Bir Anekdot
Peşine yurt içinde ve yurt dışında hafiye (dedektif) takılan, 11 yıl kaldığı Mısır’dan 1936’da ülkesine, İstanbul’a dönen Mehmed Âkif’in bir süre sonra vefat etmesinden sonra dönemin hükümeti Âkif’in naaşıyla ilgilenmemiştir. Öldüğü gün tabutu bir süre sahipsiz kalmış, kim olduğu anlaşılamamıştır. Aynı gün, naaşın Âkif olduğunu teşhis eden üniversite öğrencileri naaşı sahiplenir ve defin için işe koyulur. Cenazesi bir hayli yoğun olan kalabalığın omuzlarında Edirnekapı’ya götürülür. Burada, daha sonra edebiyat doktoru olacak olan Abdülkadir Karahan öğrenciler adına coşkulu bir konuşma yapınca, törenden sonra arkadaşlarıyla birlikte polis tarafından tutuklanır, sorguda ona yöneltilen soruya verdiği cevap ise pek manidardır: “Efendim, bize dediler ki, İstiklal Marşımızın şairi ölmüş. Cenaze namazına gidelim. İstiklal Marşı devletimizin resmî marşıdır. Siz onu kaldırın, biz de tören düzenlemeyelim.”
Urunca şâne giysû-yi hayâl-i yâra müjgânım Gülâb-efşan olur yâd-i ruhıyla çeşm-i giryânım & Kirpiğim, sevgilinin hayâlinin saçlarına, tarak vurunca, ağlayan gözüm, onun yanağını anarak gül suyu saçar...
Bildirirdim derdimi bir âh ile cânâne hep Korkarım sûz-i derûnumdan felekler yana hep
Aşk ile gâhî harabatâ düşürsem gönlümü Bâzgûne tâc-î Edhem sâgar-i Cem'dir bana
Reklam
Hayalim bir gül bahçesidir, gönül de onun şakıyan bülbülü; şiirlerim ise: o gül bahçesinin letafetli bir akar suyudur.
Gönlüm açılır zülf-i perişanını görünce Nutkum tutulur gonca-i handanını görünce
“Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ itsem n’ola? Nice demlerdür esir-i iştiyâkıdur gönül” (Nef’î) Bir nefescik olsun o güzel yüzü görmek için bin canım olsa da kurban etsem yeridir. Gönül nice zamandır onun arzusuyla yana tutuşa esiri olmuştur.
116 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.