Sözüm...
En derinden uykulardan kaldırandır sözüm,
Güne el koyanları yıldırandır sözüm,
Zamanı zemini daralmış olanlara,
Gönüllerince zemindir, zamandır sözüm,
Cihan saltanatı zamanla sönerken,
Yandıkça daha da parıldayandır sözüm,
Hafız'ın şiirleri uzak bir geçmişten gelen "klasik edebiyat" değil, alıntılanmaya devam eden sevgili ve yakın bir dostun değerli bilgeliğidir. Günlük yaşamda. Hafız, esrarengiz bir içgörüyle aşkın birçok biçimini ve aşamasını yakalıyor. Onun şiiri, mistiklerin “sevgi yolu”nun aşamalarını özetliyor; bu, aşkın kişisel sınırları ve
Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhât olur
Ne cân bedende gâm-ı firkatûnle rahat olur
Ne çâre var ki firâkunla eglenem bir dem
Ne tâli’üm meded eyler visâle fırsat olur
Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm
Ne gün ki kâmetüni görmesem kıyâmet olur.
Nef'i
– I –
Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
Peşine yurt içinde ve yurt dışında hafiye (dedektif) takılan, 11 yıl kaldığı Mısır’dan 1936’da ülkesine, İstanbul’a dönen Mehmed Âkif’in bir süre sonra vefat etmesinden sonra dönemin hükümeti Âkif’in naaşıyla ilgilenmemiştir. Öldüğü gün tabutu bir süre sahipsiz kalmış, kim olduğu anlaşılamamıştır. Aynı gün, naaşın Âkif olduğunu teşhis eden üniversite öğrencileri naaşı sahiplenir ve defin için işe koyulur. Cenazesi bir hayli yoğun olan kalabalığın omuzlarında Edirnekapı’ya götürülür. Burada, daha sonra edebiyat doktoru olacak olan Abdülkadir Karahan öğrenciler adına coşkulu bir konuşma yapınca, törenden sonra arkadaşlarıyla birlikte polis tarafından tutuklanır, sorguda ona yöneltilen soruya verdiği cevap ise pek manidardır:
“Efendim, bize dediler ki, İstiklal Marşımızın şairi ölmüş. Cenaze namazına gidelim. İstiklal Marşı devletimizin resmî marşıdır. Siz onu kaldırın, biz de tören düzenlemeyelim.”
“Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ itsem n’ola?
Nice demlerdür esir-i iştiyâkıdur gönül”
(Nef’î)
Bir nefescik olsun o güzel yüzü görmek için bin canım olsa da kurban etsem yeridir. Gönül nice zamandır onun arzusuyla yana tutuşa esiri olmuştur.