360 syf.
·
Puan vermedi
Eğer benim gibi Osmanlı tarihini araştırmaya ve okumaya hevesliyseniz ufak bi tavsiye; Ahmet Şimşirgil bu işin üstadlarındandır. Kitabın 4. serisinden sonrasını okumak henüz kısmet olmadı . 2. seri için söylenecek çok şey var . Lâkin en doğrusu, kesinlikle okuyun demek olur sanırım. Haçlı ordularını darmadağın eden Koca Murat , Fatih Sultan Mehmet dendiğinde çoğunlukla aklımıza İstanbul’un fethinin gelmesinin yanlışlığı , Eyüp Sultan, Osmanlı’da en az Urban kadar ustaların da olduğunu öğrenmiş oluyoruz . Eleştirel yaklaşırsak , hikayelerin çokluğu sebebiyle kısa geçilmiş olması veya kısa geçilme zorunluluğu diyebiliriz. İlk kitapla mukayese edersek dil ve anlatım daha sade ve anlaşılır . İlk kitap biraz daha şiirseldi de diyebiliriz. Hasıl-ı kelâm , okuyun..
Kayı 2: Cihan Devleti
Kayı 2: Cihan DevletiAhmet Şimşirgil · Timaş Yayınları · 20131,531 okunma
Yavuz'un gazabından kaçan Şair Hikmet'i bulduran yanıt.
Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu? ( Selim Han) Ezelden gam turabıyla(toprağıyla) yoğrulmuş bir bedendir bu.( Şair Hikmet)
Sayfa 295 - Timaş Yayınları
Reklam
Nereden nereye...
Yavuz Sultan Selim ihtişam ve debdebeye hiçbir zaman ehemmiyet vermezdi. Daima sadeliği sever ve sade giyinirdi. Bir defasında oğlu Şehzade Süleyman( Kanuni) huzuruna çok süslü bir elbise ile girdiği zaman:" Oğlum Süleyman, anan ne giysin!" diyerek sitem etmişti. Netayic ül Vukuat c. I-II. s.125.
Sayfa 286 - Timaş Yayınları...
Selim Han'ın dönüşü.
İstanbul'dan ayrılışının( 5 Haziran 1516) üzerinden tam olarak iki sene elli gün geçmiş bulunuyordu. Dünyanın sayılı seferlerinden birini gerçekleştirip, Osmanlı'ya muazzam ülkeler kazandıran ve "Halife-i Müslimin" ünvanıyla gelen bu büyük Türk cihangir padişahını karşılamak üzere İstanbul'da halk ve devlet ricali günlerdir hazırlıklar yapmaktaydı. Ancak bütün gösteriş ve şevketini devlet için yapan Selim Han, şahsına karşı yapılacak merasimden ve şatafattan sıkılmış ve mahçup olmuştu. Bu itibarla şehre girişini önce ertesi güne bıraktırdı. Ardından karanlık bastırdıktan sonra geceleyin birkaç kişi ile bir kayığa binerek Boğaz'ı geçti ve Topkapı Sarayı'na gitti. Böylece ertesi gün halk ve devlet adamları Selim Han'ın sarayına girmiş olduğunu öğrendiklerinden düşünülen hiçbir merasim ve karşılama programı yapılamamıştır.
Sayfa 258 - Timaş Yayınları
Muhyiddin-i Arabi'nin mezarının bulunması.
Muhyiddin-i Arabi, bazı garip sözlerinden dolayı anlaşılamamış ve zamanın idarecileri tarafından idam edilmiştir. Şam'da kendisiyle görüşen bir grup kimseye:" Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır"sözü, belki de bardağı taşıran son damla olmuştu. Şam halkı onun büyüklüğünü anlayamadıklarından mezar yerini çöplük yapmışlar, bundan dolayı da kabri belirsiz olmuştu. .... ,Sin Şın'a girdiği zaman Muhyiddin'in kabri açığa çıkar!" sözü dillerde kalmıştı. Nihayet vefatından 275 sene sonra Selim Han'ın Şam'a gelerek( Mercidabık zaferi) Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin kabir yerini buldurmasıyla birlikte bu muamma çözülmüş oldu. Bu büyük velinin "Sin"den maksadı Selim, "Şın"dan maksadının da Şam olduğu anlaşılmıştı. Selim Han bununla da kalmadı. Onun öldürülmesine ve asırlardır yanlış bilinmesine neden olan sözünün gerçek manasını tespit ettirmek istedi. Mezarının ayak ucunu kazdırdığında bir küp altın ortaya çıktı. Buradan onun insanlara " Evet siz zahiren, 'Biz Allahu Teala'ya tapıyoruz' diyorsunuz amma, kalbinizde altın ve gümüş var, para muhabbeti var" dediği zahir oldu.
Sayfa 227 - Timaş Yayınları
II. Bayezid Han.
Savaşlarda bir adet edinmişti. Her seferden dönüşünde elbisesinde biriken tozları toplar ve bir kavanozda biriktirirdi. Yine bir harp dönüşü Bayezid Han elbisesini çıkartmış, üzerindeki tozları, büyük bir itina ile toplamaya çalışıyordu. Hanımı Gülbahar Hatun, merakla sordu: "Efendim, merakımı hoş görün, her cihat dönüşü o tozları niçin biriktirdiğinizi sorabilir miyim?" Padişah tebessümle: "Benim senden gizlim yoktur Gülbahar Hatun. Bu tozların mezarıma konulmasını vasiyet edeceğim. Çünkü Hadis-i Şerif'te, 'Ayakları Hakk yolunda tozlananları Allahu Teala'nın cehennem ateşinden koruyacağı' buyurulmaktadır. İşte Hakk yolunda, kafirlerle cihat ederken üstümüze bulaşan tozları bu yüzden topluyoruz. Vasiyetimizdir; öldüğümüzde bunları kabrime koysunlar." Gerçekten de II. Bayezid Han, biriktirdiği bu tozlardan bir tuğla yaptırdı. Vasiyeti gereğince de bu tuğla, öldüğü zaman kabrine konuldu. (Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi)
Sayfa 133 - Timaş Yayınları
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.