Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DÜNYA BU Nasreddin Hoca'nın "Ye kürküm ye" meselesini bilirsiniz. Merhum, üstü başı perişan bir halde gittiği ziyafet meclisinde büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Kimse kendisiyle ilgilenmemiş. Ertesi hafta gayet gösterişli bir elbise giyerek aynı meclise gelmiş. Bu sefer büyük ilgi göstermişler, baş köşeye buyur etmişler. Kendisine değil de kürküne itibar edildiğini gören Hoca; sofraya oturulunca o ünlü sözü söylemiş: "Ye kürküm ye!.." Ne garip bir tecellidir ki, aynı durum bugün de devam ediyor. Merhum Serdengeçti'nin deyimiyle "cebi dolarlı, boynu yularlı" insanlar gittikleri her yerde itibar görüyorlar; "cebim delik, kalmadı metelik" diyenler ise, hangi mekânda bulunurlarsa bulunsunlar boyunları bükük, destileri dökük kalıyorlar. Eskiden olduğu gibi, bugün de paraya, şöhrete, servete itibar ediliyor, gerçek ilim adamları, hakiki sanatkârlar, kâmil insanlar horlanıyor. Gittikleri meclislerde böyle kıymetli insanların yüzüne kimse bakmıyor. Bursa'nın ileri gelenlerinden bir zat, şair Lâmi-i Çelebi'yi bir gün evine davet eder. İçeri girince şairlerin, âlimlerin, ediplerin birer sığıntı gibi kapının dibinde oturduklarını; cahil, fakat zengin kişilerin ise, baş köşeyi tuttuklarını görür. Ev sahibi, zarif şiirleriyle tanınan Lâmi-i Çelebi'ye, lütfen şu meclisin halini tasvir et, deyince şair şu dörtlüğü söyler: Mu'teberdir cihanda dûn-ı denî, Daima zillet üzere ehl-i hüner, Hâl-i âlem misâl-i deryâdır, Külçe altın çöker, ciyfe yüzer.
Şu dünya yokluk üzerine kurulmuş. Olayları tükenmek bilmiyor.
Reklam
Lâmi Çelebi Bilhassa dindar görünerek makam mevki sahibi olmuş, bunu başkalarını ezmek için fırsat bilmiş tipleri eleştirmiş, bu kişilerin çoğalması yüzünden toplumların çöktüğüne işaret etmiştir.
"Şüphesiz ki sizin yaşantınızda nimetler vardır. Dikkat edin, kalben ona yönelin." manasınca rüzgârlar güzel kokular getirir. Gece ve gündüz fitneler koparan kar ve şiddetli soğuk rüzgârlar, ihtiyarlayıp kuvvetten düşerler.
Meramı anlatmadaki sürçmeleri, kelamdaki duraklamaları gördüklerinde Allah'ın yardımıyla dostlarının kusurlarına karşı afla muamele etme yoluna gidip, islah için ihsan dileyeler. Evet onlar fazilet ve kemal gibi eşsiz güzel hasletlere sahiptirler, affetmek gibi lütuf ve ihsanın da isteklileridirler. Kusur ve ayıp bulmaya çalışarak kötü huyluluk göstermezler.
"Dedi: Ya Rab! Benim göğsüme genişlik ver ve bana işimi kolaylaştır." duasını can u gönülden her zaman vird edinip bu risale karalama halinden beyazın ak ve pak haline ihraç olundu ve erbab-ı keremin me- sul olduğu ve himmet ashabından ümit edilen odur ki: "Rıza gözü, bütün ayıplardan yorgun düşmüştür.” muktezasınca ayıpların içinde bir hünere ve derya içinde bir cevhere nazır olalar.
Reklam
"Kuşkusuz bilginin lezzeti cennetleri ve o cennette yaşayanların hayatı gibidir"
Allah ki;gül bahçesindeki yapraklardan sayfaları; gece ve gündüzden de tabaka tabaka levhaları nazar erbabına şâhitler ve tanıklar kıldı.
Seni sevmek bütün sevmelerden gayrıdır
İlahi! Bu şerefi felekler kadar yüksek padişahı, bu kevn ü mekan sultanını cihan durdukça cihanın sultanı kıl İşini ve yaşayışını bahtiyar kıl; ebeden ömrünün baharını taze kıl ki o hiçbir zaman sonbahar rüzgarı görmesin.
108 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.