Artık yürürüm, yıldırım insin beni yakmaz, boğmaz beni Tufân; ben hıfz-ı melâikdeyim, elbette bırakmaz onlar beni düşmanlara, yokdur buna imkân.
Artık yürürüm, üstüme volkanları atsan, olmam mütezelzil; ey gayzı mehîn, lahzada bin korku yaratsan, olmaz hecemâtın bu büyük azmime hâil.
Reklam
Boş bir uçurumdur ki, ölüm doldurur ancak vicdân-ı siyahın; gafil medeniyyet! Seni en sonra muhakkak husrân ile tetvîc edecek akl-ı tebahın. Gel yak beni, ben işte tevekkül ve sükûnum, ey ejder-i pür|kîn! Zehrinle kudur gel, sana her katra-i hünum bir karha-i tel’în olacakdır şerer|âgîn.
inanmak ihtiyacı
Bütün boşluk: Zemin boş, âsümân boş, kalb ü vicdan boş; tutunmak isterim, bir nokta yok piş-i hasarımda. Bütün boşluk: Döner bir hiyçi-î mûhiş civârımda; döner beynim berâber; ihtiyârım ,sanki bir serhoş, düşer, lagzîde|pâ, her sâha-i ümmîde bir kerre... Bu yalnızlık, bu bir gurbet ki benzer gurbet-i kabre; inanmak... İşte bir âgıış-i rûhâni o gurbetde. Karanlık: Her taraf, herşey karanlık, bir hazin yeldâ! Karanlık: Fehm ü dâniş, akl ü istihraç hep muzlim; bütün rûhumda müz’ic bir cemâdiyyet olur nâim, kesâfetden ibaret bir tecellî arzeder eşyâ, hakıykat zahir olmaz, dîde-i idrâke bir zerre... Bu vehm|âlûd bir zulmet ki benzer zulmet i kabre; inanmak... İşte bir şehrâh-ı nûrânî o zulmetde.
Rûhun seni müşâhede-i gâibânesi... yokluk içinde varlığın bir nişânesidir.
Anlamazlar o tehevvür, o şikâyât nîçin dahledenler sana feryâd-ı mübâhâtın için.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.