Ahmet Rasim 1912 - 1913 yıllarında yayınladığı 'Şehir Mektupları' isimli eserinde yaşadığı şehir olan İstanbul'u, günlük hayatını, anılarını çok hoş ve okuması keyifli bir dille kaleme almış. 100 Temel Eser arasında bulunan 'Şehir Mektupları' ve bunun gibi bir çok değerli edebiyatçımızın eserlerine daha çok kıymet verip, okumamız gerektiğini düşünüyorum ve tavsiye ediyorum. Böyle güzel eserleri yorumlayacak kelimeleri bulamıyorum. O yüzden Say Yayınlarının önsözün de yer alan Nurullah Ataç'ın kitap hakkında yorumunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Öz Türkçe mi istiyorsunuz? Öz Türk neş'esi ve zarafeti mi istiyorsunuz? Kıvrak, zeki,hisli, titrek, candan bir üslûp mu istiyorsunuz? O Osmanlıca devrinde o yüksek burjuvazi veya saray devrinde halk dili mi istiyorsunuz? Şehir Mektupları'nın her bir parçası bunları veriyor...
KALBİM KATLANMA BU DÜNYAYA
Anılar biriktikçe sisleniyor aşklarda
Yitiriliyor serüven duygusu ki o zaman
Şeytanımı koluma takıp gitmeliyim
Yeni bir cehennem kurmalıyım kendime
Hep kendini yineliyorken sesler kokular
Gittikçe birbirine benziyorken dünle bugün
Ölümsüz olmak kadar ürkünç birşey
Bu dünyaya alışmak duygusu
Sonsuza kadar
Güzel birliste okumadıklarımı okuyacağım
1. Schopenhauer : Say yayınları dizisi , İsteme ve Tasarım olarak dünya , aşkın metafiziği ,
2. Rudiger Safranski : Felsefenin yaban yılları( Schopenhauer biyografisi)
3. Nietzsche : Böyle buyurdu zerdüşt, Putların Alacakaranlığında, İyinin ve kötünün ötesinde
4. Soren Kierkegaard : Korku ve Titreme
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
Evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
Bir de o kahreden gurbet