Sûriye adı Babilliler tarafından kullanılan “Sûri” kökünden çıkmış olup MÖ. 3000 yıllarında doğuda Medya, batıda Toroslar, güneyde Bâbil Ülkesi, kuzeyde ise Ermenistan ile çevrili coğrafyanın adıdır. Tabiî olarak yukarıdaki coğrafî tanımlama da o zaman için geçerlidir. Hattâ bazı kaynaklarda "Süryani" adı ile Lübnan'ın "Sur" şehir adının da aynı kökten türediği ve Yunanların bu sebeple bütün sahil şeridine bu adı verdikleri ifade edilmektedir.
Bazılarının düşündüğü ve doğru bulduğu gibi “Suriye iç meselemiz değildir" görüşlerine katılmıyoruz. Elbette bu ülkenin yakılarak saman alevi gibi uçmasına millet olarak seyirci kalmayacağız. Çünkü 1250 yıldan beri Türklük bu coğrafyanın hâkim unsurudur. Hangi milletten, hangi din ve mezhepten olursa olsun burada yaşayan Türk olmayan unsurların ikinci lisanı da “Türkçe”dir. Türklerin de sırf İslâmî telâkkilerle belki birinci veya ikinci lisanı “Arapça”dır. Hâsılı ne yaparsak yapalım tarihten ve müşterek medeniyetten ayrılamayız.
Reklam
Orta Doğu'da Suriye dinî ve mezhebi özellikleri ile merkezî konumunu devam ettirmektedir. Din ve mezhep renkliliği açısından sıraya göre, son zamanlarda “Nusayri" gibi tutmaz bir deyimle anılan Alevîler; Dürziler, İsmailîler, Ortadoks Hıristiyanlar ve kahir bir ekseriyet olarak Sünnî Müslümanlar bu coğrafyanın kadim ahalisidir. Arapların “Arab-ı Mearibe” yani hastalıklı Arap, sağlıksız Arap olarak gördükleri Suriye Arapları'nın "Nusayri" kesimi de İslâm dışı sayılarak, “Dürziler ve Yezidîler” gibi "Heterodoks” gözü ile görülmektedirler. Çünkü bu inançtakilerin İslâm dünyasında başka bir örneği yoktur. Milliyetlere göre sıralarsak Araplar, Türkler ve Türkmenler, Kürtler, Çerkezler hâkim unsurlardır. Ülke nüfusuna göre Arapların % 90'ı Sünnî-Şafiî, Kürtlerin tamamı Sünni-Şafii, Türkler ve Türkmenler ile Çerkezlerin tamamı Sünnî Hanefi'dir. Bu, küçük farklılıkların, milliyetlerin belirlenmesinde bir tarih ölçüsüdür. İsmailî unsurlar ise içinde de bir miktar Arap olmakla birlikle çoğu İran menşelidir, belki şam taraflarında “Şam Bayadı” denen Türkmenler içersinde az miktarda da olsa “Bektaşi” vardır. İslam Tarihi'nde “Hulefây-i Râşidîn” ve “Emevîler” devri Suriye'si derin buhranların, cinayetlerin, mezhep tartışmalarının en yoğun ve yıkıcı devreleridir.
Mart 2011'de başlatılan Suriye Olayları ülkeyi kan gölüne çevirmiştir. 2014 yılı itibariyle sadece Türk ve Türkmenlerden 20.000 insanımız şehid edilmiş, 300.000 Türk ve Türkmen de başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelere sığınmıştır. Türkiye'de 50.000 civarında sığınmacı Türk misafir edilmektedir...
Kırgızlar Uygur Devleti'nin varlığına son vermişlerdi. Ne yazık ki bu Kırgızlar bugüne kadar devam eden adlarına ve kültürlerine rağmen bir Türk kavmi olarak doğdukları topraklarda hiçbir siyasî ağırlık teşkil edememişlerdir. Bu sebeple, Emevîler devri, konumuz olmamakla beraber Türkistan için en elemli yıllar olmuştur.
Geri111
115 öğeden 111 ile 115 arasındakiler gösteriliyor.