Biz biri birimizle konuşmakla eğlenirdik...
Bir evde ki koca ile karı arasında muhabbet yok, o eve Allah imdat eyleye! Sonra evlatları ne terbiye alacaklar. Orasını düşünmeli artık…. Hele hamd olsun…. Yüz bin kere hamd olsun…. O saate….. Ah ben de senin dediğin gibi evlenecektim dadı. Ah! İşte on üç sene var ki merhum kocamı kaybettim. O vakit ben kırk yaşında bir karı idim. Lakin bin kere şükür! Yirmi üç, yirmi dört sene beraber yaşadık… Ah! O ne yaşayış, sen gördün a. Bir kere benim gönlümü kırmadı, bir kere ben onun hatırını bozmadım. Bizim eğlencemiz o idi. Ne onun Kalpakçılar’da gezmeye ne benim Kâğıthane’ye gitmeye hevesim var idi. Biz biri birimizle konuşmakla eğlenirdik. Biz kendi sohbetimizden hoşlanır idik. Hele Talat dünyaya geldikten sonra, ah..! O ne saadet! O ne devlet imiş! Çocuk ne kadar sevilir imiş! Ama her çocuk öyle değil, her baba ve anne çocuğunu öyle sevmez. Biri birini sevmeyen koca karı, çocuklarını mı sevecekler?...
—Sözümü kesme, dinle ne söyleyeceğim, dedi. —Mektepteki oğlanlardan ise en iyi bilen ve hepsinden büyük Rifat Bey idi… —Kim Rifat Bey?... Bizim merhum efendi!... —Evet. Ama sözümü kesme dedim hepsini söyleyeceğim. —Sübhanallah. —Rifat Bey ile bir derste idik, beraber okur idik, ben onu çok sever idim. Hiçbir başka kız yahut çocukla konuşmaz idim. Onun ile konuşmaya can verirdim. Başkaların söyledikleri sözler bana bütün bütün saçma görünür idi. Beni sıkar idi. Rifat Bey’in sözlerini ise pek manalı bulurdum. Hocanın sözlerinden de Rifat Bey’in sözlerini daha akılane bulurdum.
Reklam
Akılsız, ilimsiz, hilimsiz, faziletsiz, sabırsız, rahmsız, hayasız adam bulunur; lâkin aşksız adam bulunmaz.
Sayfa 22
Aydınlanan gün ve sönmeye başlayan kandiller...
İşte Ali Bey bu türlü düşünerek içini çekerek hiç bir azasını kımıldatmaksızın durur. Tabiatın manzarası ise değişmeye başlar. Yıldızlar -yağı kalmamış veyahut fitili tükenmiş kandiller gibiyavaş yavaş gözden kaybolurlar.
Aşk oklavası ile açılmış yufkalar...
Nerede kaldı ki aşk oklavasıyla açılmış bir yufkaya müşabih olan (benzeyen) Fitnat Hanım’ın nazik gönlü maşukuna (sevdiğine) o kadar müşabih (benzeyen ve belki aynısı olan) ve o kadar güzel ve o kadar nazik olan kız kardeşini sevmeyecek!....
Çünkü, aşk bir emr-i tabiidir ki, nev'-i benî ademin (Ademoğullarının) her bir kısmında, yani erkeğinde dişisinde, ufağında büyüğünde, sabisinde bâliğinde, gencinde ihtiyarında, fakirinde zengininde, akîlinde gabîsinde, âliminde câhilinde, medenîsinde bedevîsinde zuhur eder (meydana çıkar). Herkesin gönlü aşk ile yoğrulmuştur.
Sayfa 21
Reklam
162 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.