Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Cenab-ı Hakk'ın Selamı Üzerinize Olsun İnşallah.
«» Zikir, İlim ve fikir hakkında bizlere bilgiler veren, din, tasavvuf ve Hadîslerle Zikir Hakkında Muazzam tasniflerde bulunan muazzam bir kitap. Öncelikle kitap zikir kavramını ve zikrin hakikatinden bahsederek başlıyor, akabinde zikretmenin öneminden bahsederek Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hayatından zikir örnekleri veriyor. Onun nasıl Cenâb-ı Hakk'ı zikrettiğinden bahsediyor. Ve akabinde zikrin insana, bedene, ruha, hayatına ve günlük yaşantısına nasıl bir etkisi olduğundan bahsediyor. Burada çok önemli bir dipnot vardır. Zikir: hastalanmamak için değil, işlerimiz yoluna girsin diye değil, Zikir; Cenabı Hakk'ın rızası için yapılır, zikrettiğimiz zaman Cenâb-ı Hakk'ı şeksiz şüphesiz karşılıksız zikrederiz bu minval üzerinde zikrin insana tesirini ve hayatındaki güzel olaylarından Bahsediyor. Ve insan zikir hakkındaki bu muazzam bilgileri öğrenince birden yüzünde bir tebessüm oluşuyor ve eline bir tesbih alıp daima zikir edesi geliyor elhamdülillah... Akabinde tasavvufta zikir ve tasavvuftaki tarikatlarda zikrin Nasıl olduğundan bahsediyor. Hangi tarikat nasıl zikrediyor, cehri ve Hafi zikirler bahsederek çok Muazzam bilgiler veriyor. Bir derviş'in ve bir müminin el kitabı olan bu kitap her kütüphanede olması gereken bir kitaptır... // Kitabı okumanızı Muhabetle Tavsiye Ederim... Dua Eder Dua Bekleriz... «»
Zikir
ZikirVahit Göktaş · Erkam Yayınları · 20158 okunma
Allah’ın Kuddûs ismiyle dilemek
Ey yüceler sahibi Fettâh Allah, bütün kapılar açan isminle, Senin rızanı talep ederek inci taneleri benzeri şiirime başlarım. Ey Rabbim seni överek, şükrederek, Senin bize vermiş olduğun inciler dokusu kâinat kadar, Ki o nimetleri sen bize hibe olarak lütfettin Kim senin şükrünü gereği kadar yerine getirebilir O’na yaratılmışların sayısı kadar
Reklam
"Kürtlerin yaşadığı coğrafyada ilk medrese miladi 950 yılında Hemedan'da açılmıştır. Bu medresenin açılış sebebi de, Kürtlerin İslâmî ilimler konusunda eğitilmesidir. İlk açılan bu medresede yetişen âlimlerden biri de, Baba Tahirê Uryan'dır. Kürt "Baba Tahir Hemedâni" olarak da tanınan bu meşhûr âlim mutasavvıf zâtın yanı sıra birçok âlim bu kurumlarda yetişmiştir."
Sayfa 21 - NûbiharKitabı okudu
İslâm Tarihi kitaplarında Kürtlerin yaşadığı bölgeler; "Ermeniyye, el-Cezire ve Cibal" olarak geçmektedir. Cibal bölgesi, Kirmanşah, Hemedan, Rey, İsfehan, Sultaniye, Tuster ve Ahvaz gibi pek çok önemli şehri içine alan bir bölgedir.Cibal bölgesinin batı kısmında Kürtler güç ve ün kazandı. Bu topraklar Ortaçağ boyunca "Kürdistan" olarak bilinmiştir. Bu yüzden bu bölge sık sık "Irak Acemi" veya "Arap Irak'ı gibi isimlerle adlandırılmıştır. Cibal bölgesi çok zengin bir alandır. Kürdistan toprakları on altı şehri (bölgeyi) kapsar. Kürdistan, Fars Irak'ı, Huzistan, Azerbaycan ve Amed/Diyarbakır tarafından çevrilmiştir. Kısacası Kürtler, Azerbaycan, Horasan ve İran topraklarında tarih boyunca hep varlıklarını sürdürmüşlerdir. Diğer taraftan Selçuklular döneminde, Batı Iran denilen Şehrezor, Kirmanşah ve Dakuka bölgeleri Kürdistan diye anılmaktadır.
Şıhabeddin Sühreverdi, Şam'a seyahat edip orada uzun süre kaldıktan sonra Anadolu'ya geçer. Burada önce Amed ve Farqin/ Silvan'a uğrar bir müddet kaldıktan sonra, oradan da Elaziz'e geçer. Uzun bir süre Elaziz'de kalır. Merdin'e uğrar. Konya'da Sultan Kılıçarslan ve saray efradı tarafından ilminden dolayı büyük bir itibar ve hürmet görür. Buradan Haleb'e geçen Sühreverdi, Kürt Sultan Selâhuddîn Eyyûbî'nin oğlu Sultan Melik Zâhir Gazi'nin sa- rayında ilmi müzakerelerin hepsinden galip ayrılır. Sultan Zahir, kendisine iltifata bulunur. Şeyh Sühreverdi'nin aleyhinde âlimler büyük bir propaganda içine girerler. Melik Gâzi, bunların hiçbirine itibar etmediği gibi Şeyhîn aleyhinde konuşanları da cezalandırır. Fakat zamanın kadısı öyle bir ölüm fermanı çıkarır ki, Sultan Selâhaddîn Eyyûbi halkın ve devletin bekası için buna uymak zorunda kalır. Fakat Selahaddîn Eyyûbi, daha sonra bu katlin gerçekleşme- sine sebep olduğundan dolayı büyük pişmanlık duyacaktır. Nihayet Sühreverdî gibi bir Allah dostu, âlim ve filozof, 1191 yılında henüz otuz altı yaşındayken katledilir. Sühreverdî bu kısa ömrüne tasavvuf ve felsefeye dair elliye yakın eser sığdırır. Sühreverdî, İslâm düşünce tarihinde İşrak anlayışının temsilcisi olarak kabul edilen bir filozof ve mutasavvıftır. O, gerçek bir tasavvuf ehlidir. Tasavvufun keşf yönünü en berrak bir şekilde hâline uygulayan ve yaşayan bir mutasavvıftır..
Sühreverdî'ye göre, âlemdeki her şeyi Allah'ın nûru ve o nûrun akışına hareket etmektedir. İşte bu nûr İşraktır. Alem, Allah'ın İşrâkı ve feyzinden ortaya çıktığında, nefs de feyz ve İşrâk/akış ve doğuş vasıtasıyla kendi neşe ve sevincine ulaşıyor. Ona göre, insan bedensel lezzetlerden soyutlandığı zaman, insan üzerinde yardımı- nı hiç kesmeyen ilâhî nûr tecellî eder. Bu nûrun insandaki kaynağından ortaya çıkışı, tıpkı insan türü için baba ve en büyük efendi misali gibidir ve o her sûreti verendir. Sühreverdî, bütün hayatı boyunca Allah'a ulaşmak ve O'nun nûrunu müşâhede etmek ga- yesiyle, her şeyden yüz çevirerek, İşrâkle meşgul olmuştur. Duâ ve niyazlarında bile İşrâkî felsefesinin izleri görülmektedir.
Reklam
Şehrezor bölgesinde XVII. Yüzyıldan beri Bezencî ailesinin farkı bireyleri tarafından icra edilen Kâdiri tarikatının irşadının en etkili olduğu dönem kuşku götürmez bir hakikatle Şeyh Ma'rûf Nüdihî dönemidir. Şeyh Ma'rûf Nûdihi, Kadiri tarikatının Şehrezor ve çevresinde kökleşmesini sağlayan şahsiyettir. Bölge halkının ekseriyeti ya Kadiri tarikatının müntesibi ya da destekçisi olmuştur. Şeyh Ma'rûf Nûdihi, vefat ettiğinde Kadiri tarikatı sadece Şehrezor ve çevresinin en yaygın tarikatı değil, aynı zamanda İran'ın Kürt bölgelerinin de en yaygın tarikatı durumuna gelmiştir. Şeyh Ma'rûf Núdihî'nin yerine postnîşîn olan oğlu Şeyh Ahmed/Kakê Ahmed'de (ö. 1305/1887) yaptığı tarikat hizmetiyle halk nezdinde büyük bir itibar görmüştür. Şeyh Ma'rûf oğlu Kâkê Ahmed'in eğtimi üzerinde durmuş ve kendisinin iyi bir şekilde yetişmesinde özen göstermiştir. Hatta oğlunun Arapçayı iyi öğrenmesi için de "el-Ahmediyye fi tercimetil-lelimati'l-Arabiyye bi'l-Kürdiyye" adlı Arapça-Kürtçe sözlük bile hazırlamıştır. Şeyh Ma'rüf, hayatta iken Mevlâna Halid Hindistan'dan dönüp, Süleymaniye'de Nakşi tarikatı usûlünce tasavvuf derslerini vermeye başladı. Ve burada iki şeyh arasında büyük bir rekabet baş gösterdi. Bu mücadelede Şeyh Ma'rüf rakibine üstünlük sağlayarak, Şeyh Halid'i Süleymaniye'den uzaklaştırdı. Mevlâna Halid Şehrezori, Bağdat'a gitmek zorunda kaldı.
Sayfa 69 - NûbiharKitabı okudu
Şehrezor ve çevresindeki bölgelerde Kadiri tarikatını yaymak için büyük bir gayret sarf eden aile, Telâbânilerdir. Genel olarak Kerkük, Çemçemal ve kifri gibi bölgelerde tarikat icraati yapan Telabânî şeyhlerinin ilk piri kabul edilen Mela Mahmûd Zengenî'dir. Hindistanda Şeyh Ahmed Lahûrî'den Kadiri tarikatı aldıktan sonra Karadağ bölgesinde tarikat irşadına başlamıştır. Şeyh Mahmud'un Karadağ'da başlattığı tarikat hizmeti genişleyerek Kerkük'e ulaşarak bölgenin geneline yayılmıştır. Şeyh Mahmûd'un Kerkük'ün Karh köyünde inşa ettiği tekkede icra edilen tarikat hizmeti günümüze kadar gelmektedir. Şeyh Mahmûd'un bu hayati tarikat faaliyeti vefatıdan sonra da oğlu şey Ahmed (ö. 1257/1841) tarafından sürdürülmüştür. Tekkenin yanı başına bir mescid yaptıran Şeyh Ahmed, kendisinden sonra birçok evladını halife olarak yetiştirmiştir.
104 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.