Züleyha Yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca Yusuf diye başladı, Yusuf diye bitirdi. Gördü ki, hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde, ser-nâmeden öte kelam yok ve Züleyha'nın lügatinda Yusuf'tan öte sözcük yok.
Kimsin sen
Utangaç ayaklarınla gelip çiğnedin dünyamı
Bir cesetten farksız tebessümler yüzüme yapıştı
Mahçup ellerinle yamalı bıraktın rüyalarımı
Yusuf’tan çok rüya yordum sana kavuşmalı
Ah o rüyaları görse Yusuf’u görenler
Ah o Yusuf’u bir görsem
Ey Yusuf diyeceğim
Sen ki irade timsali, dillere destan iffeti
En güzel peygamber
O seni bilmezse de sen bil ki o senden bile güzel
O kadınlara diyeceğim Yusuf’u da böyle mi bilirdiniz
Yusuf’un da bedeni çırılçıplak tüm dünyada mı gezer
Ey Yusuf diyeceğim bırak iffeti yalnız o giysin
İffet bir onda güzel
Utanmak bir onda
Mahcubiyet bir ona özel
Ah işte bir adama iffet ne pahalı kumaştan miltandır
Hele ki hiç miltanı olmayana haktandır
Belki de bir ben değil cümlesi ona hayrandır
Bilmem ki Yusuf halimi sormaz nicedir belki dargındır
Soracak olsa diyeceğim
Ben de işte Züleyha’dan hallice
Hiç tanımadığın dünyam gibi hayıflan dur..
Ey Züleyha’nın Yusuf’u
Ne diye karalar bağlarsın
Ey Yusuf’un Züleyha’sı
Sen ne diye ağlarsın
Züleyha bir gece vakti öyle ağladı ki
Sabahına her yer derya her yer deniz
Umman şaştı, rüzgarlar tersten esti
Gece gündüze karıştı
Sabah ezanı aşk acısıyla tanıştı
Züleyha yüreğindeki acıdan da beter
Bir gecede saçları aklandı
Titreyen ellerini Yusuf neden tutmadı
Ey Yusuf sen ki istememeyi istemeyi diledin
Züleyha’yı yaktın yıktın, kül eyledin
Sen öyle güzel öyle iffetliydin Züleyha nasıl ölümlerden dönmesin
Şu erkek dünyada maşukan neylesin
Dursun içimde böyle acı sönmesin
Ya Yusuf’un rüyasına Züleyha düşsün ya da Züleyha Yusuf’lu rüya görmesin..
Yusuf’um neden sararıp solarsın
Züleyhan artık seni sevmez mi sanarsın
Kimseler derdini anlamaz Züleyha’nın
Anlasan anlasan sen anlarsın
Sen de, de ona derdini
Güzel yüzünde bahar yeniden canlansın
Yusuf’um neden karalar bağlarsın
Züleyhan öldü mü sanarsın
Yusuf daha Yusuf olmadan
Züleyha daha Züleyha olmadan
Kader baştan yazılsın
Genç Yusuf, yaşlı Yusuf
Köle Yusuf, Söyle Yusuf
Adın dilimden düşmez Yusuf
İlk harfim Yusuf, son kelimem Yusuf
Dertli Yusuf, dertsiz yusuf
Sen Züleyha’ya köle isen
Züleyha sana öle Yusuf!
Yusuf b. Hüseyin Razî'nin şöyle dediği nakledilir:
"İnsanların en zelili, çok tamahkâr olan dervişle sevgilisine aşık olan kimsedir."
İzahı: Tamahkâr fakirler (dervişler) insanların en hakir olanlarıdır. Nitekim sadık ve samimi fakirler de halkın en şerefli zümresidir. Tamah, fakiri iki cihanın zilleti içine atar. Zira bizzat dervişler dünya ehlinin nazarında hor ve hakirdirler. Dünya ehline ve zenginlere tamah ettiler mi, onlardan daha hakir olurlar. İmdi izzetle olan zenginlik, zilletle olan fakirlikten daha mükemmel bir durumdur. Tamah, dervişi katıksız bir tekzibe mensup kılar, fakiri saf bir yalancılığa bağlar.
Diğer taraftan sevgilisine aşık olan kimse de tüm insanların en zelilidir. Zira muhib ve aşık kendisini mahbubu ve maşuku karşısında gayet hakir bilir; onun önünde alçalır. Bu da tamahın neticelerindendir. Tamahın kökü kesilince, tümü ile zillet izzet haline gelir. Züleyha, Yusuf'a tamah ettikçe her zaman en zelil o idi. Tamahı kesilip son bulunca, Hakk Taâlâ güzelliğini ve gençliğini ona iade etmişti.
Aşıkın teveccüh göstermesinin maşukun yan çizmesini gerektirmesi, öteden beri sürüp giden bir sünnet ve âdet olmuştur. Aşık sevgisini içinde gizli tutar, sevgiyi sevgiliden çevirerek boş hale gelir, (sevgili ile değil de) sevgiyle huzur ve sükûn bulur ise, işte o zaman çaresiz, sevgili ona yönelir. Hakikatte, aşık izzet sahibidir ama vuslata tamah etmediği sürece. Aşık, vuslata tamah etti ve onu da elde edemedi mi bütün izzeti zillet olur. Sevginin bizzat kendisi, sevgili ile vuslat ve firkat halinde olma düşüncesinden aşık olan şahsı alıkoymazsa, o aşıkın sevgisi sıhhatli değil, illetli olur.
Ben:Yusuf, ezelden levh-i mahfuz sathına Züleyha'nın adıyla bırlıkte yazıldı ismim. Ve kelâm var olduğu müddetçe, yani ebede kadar Züleyha'nın adıyla yan yana yazılacak benim ismim.
yazdıran:Rabbim!
Züleyha, Yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca “Yusuf” diye başladı, “Yusuf” diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın namesinde ser-nâmeden öte kelam yok. Ve Züleyha'nın lügatında, “Yusuf”tan öte sözcük yok.
Yusuf, dedi Züleyha, sana, gel kaderim ol, demem. O kadar ki, güldeki sevda, çöldeki ateş, denizdeki su kadar kadersin bana. Bak alnına, iki kaşının ortasına. Orada benim mührüm var. Alnımın yazısı olduğun kadar, alnına da yazıyım.