Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O ara biz yine Mehmet ile yüz yüze gelip bu iş nasıl olacak diye bakarken gün batımına yakın üç kavanoz reçel, iki metre de don lastiği satabilmiştik sadece. O ara nasıl olduysa böyle hava bozmaya başladı. Pazarı böyle bir ince rüzgar aldı ama o ince rüzgar böyle bir anda fırtınaya mı döndü artık böyle herkes bir telaş. Neyse o an işte herkes
Saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin ancak açıp efendin olmam artık. Mesaj atabilirsin, susma hakkımı kullanırım. Eskisi kadar katı değilim. Karşıma çıkabilirsin elbet. Sanki daha önce seninle gönül bağım olmamış gibi yürür giderim. Sen üzülürsün. Ben halden falan anlamam artık, içebilirsin de. İşte o zaman bana gelme, Türk kahvesi ile gram alakam yok. Yaralarımı saran insanlar lazım bana, bir yara açan daha. Biz seninle olsak olsak elaleme rezil oluruz. İyisi mi sen otur, ağla, düşün, üzül, sigaranı yak. Ben artık "uyursa geçer" cinstenim...
Reklam
Bu günden geçmişe elveda
İlkim iyikim.... İyi ki varsın her şeye rağmen iyi ki girdin hayatıma son kez içimde kalan her şeyi anlatacağım artık senden geriye içimde bir şey kalmasın diye... Sen anlasanda anlamasanda ben anlatacağım. Bir ömür yanında olmadığım için üzgünüm zaten istemezsin ama yinede seni bu hale getirdiğim için üzgünüm ama ben de bittim bunu bil isterim,
Ömür boyu affedemeyeceğin insana özlem duymak dünyanın en acı şeylerinden biridir, sen de bilirsin. Hele ki, özlediğini dışına değil de içine içine haykırmak zorunda kalıyorsan, acıyı dibine kadar tanıyorsundur. Kabul et, ben Nazım oldum; aşkımdan geberiyorum ama yine de dönmüyorum sana. Bilirsin, devrim yaratmak zor şeydir ve bazı devrimler
Neyse biz ufaktan böyle pazar alanına gelmişiz, traktör durdu o an. Böyle herkesin kurulacağı yer de belliydi zaten.Ben, Mehmet ve Bilal Abi tablalarımız yan yanaydı, muhacir kızıysa böyle anası ve küçük oğlan kardeşiyle yan yana Asiye'de onların yanına kurulmuştu yani. Sabah erken saat Bilal Abi’den siftahı olsun diye simit aldık. Pazarın
"Saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin, ancak açıp efendin olmam artık.. Mesaj atabilirsin, susma hakkımı kullanırım.. Eskisi kadar katı değilim Karşıma çıkabilirsin elbette Sanki daha evvel seninle gönül bağım olmamış gibi burnumun dikine yürürüm, sen üzülürsün Ağlayabilirsin, bunu benim senin yüzünden olan hayata küskünlüğüme sayarsın Ben halden falan anlamam artık, içebilirsin de İşte o zaman bana gelme İşkembe çorbasıyla gram alakam yok Yaralarımı saran insanlar lazım bana Bir yara daha açan değil Biz seninle olsak olsak, mahalleye rezil oluruz anca İyisi mi, sen otur, ağla, düşün, üzül, sigaranı yak Ben artık ‘uyursam geçer’ cinstenim.."
Reklam
Tam olarak nasılım, ne hissediyorum ya da ne istiyorum bilmiyorum. Her gece balkonda oturuyor kulaklığımı takıp müzik dinliyorum. Canım yanıyor ve müzik yarama merhemken diğer yandan da yarama tuz oluyor. Yüzüme ay ışığı vuruyor...Evet evet şuan yalnız değilim. Yüzüme ışığını vuran ay ve ben varız artık. Kalbim eskisi kadar acımasada bir şeyler içimden kopacakmış gibi hissediyorum. Gönlüm cenaze evinden farksız. Yas tutar gibiyim. Peki neye? Benden giden sana mı? Yoksa içimden söküp atamadığım bu aşka mı? Dedim ya nasılım bilmiyorum... Kendimi yalnızlaştırıyorum. Koparıyorum herkesten kendimi. Kitaplara, müziklere, filmlere birde senden bana emanet kalan yalnızlığa bırakıyorum kendimi... Bu kadar yorgunken güçlü görünmek tüketiyor beni. Sendeliyorum, sarsılıyorum... ama dik durmaya çalışıyorum. Bu güç bana seni getirmeyecek belki de... ama beni kendime getireceğini biliyorum. H.G
hiiç öylesine2
O eski ben değilim ve o eski ben olmayışım, dersimi layıkıyle almamın neticesi. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmasın diye sırtımı döndüğüm şeydi mazi ve mazi yalnızca döküntü bir ev gibi üzerime yıkılmayı bekledi. İçinden çıkmayı göze alamadığım bir ev.  Ama artık biliyorum ki orası yalnızca bir ev; yuva değil. Çünkü bazen geleceği bir yuva addedip kapı koluna inatla asılmak gerekir.  Arkamı dönüp baktığımda yaşadığım her şey için minnettarım. Tanrının ya da kaderin ya da hareketin adına ne derseniz bütün noktalamasına şükrediyorum tüm eğrilikler pürüzsüzleştiğinde, ağrılar dindiğinde, kırıklar onarıldığında... Genelde olanın tüm yazım yanlışlarını gidermeme olanak tanıyan yollar inşa ettiği için bana, zamanında isyan ettiren fakat zamanla olması gerekiyormuş dedirten virgüller, soru işaretleri, ünlemler ve en önemlisi noktalar koyduğu için ya da yoluma, şükrediyorum.  Yıllardır benimle görüşmeyen biri için karşımdakinin beni tanınmayacağı bir ruh dinginliğine büründüm. Belli bir çember alanı içinde tırnaklarımı derinlere kazımaktan vazgeçip görüş alanımı genişleterek küçük dokunuşlar bırakmayı seçtim hayata ve başka hayatlara. Geçmişe özlem duymaktansa, gelecek uğruna heyecanlanmayı diledim. Kendime hiç benzemiyorum, ya da kendim sandığım beni terk ederek özüme ulaşıyorum. Bilmiyorum. Yalnızca huzurluyum. Değişmek güzel şey.  Zaman bunca hızlı akarken ve olgular dahi durağan değilken insanın tekerrürde olması sanki biraz kabahat gibi düşündürüyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmasın. Bunu dedirtebilen kudrete sonsuz minnetle... Başlığa ek öyle bi içimden geldi 2 :)
“Kimseyle konuşmuyorum, kötü olduğumdan değil, canım istemiyor sadece. Neden bilmiyorum, kendime bile anlatamıyorum. Neden bilmiyorum, kendime bile ağzımı bıçak açmıyor. Eskisi gibi aynalara uzun uzun bakamıyorum. Kendi ayak sesime bile tahammülüm yok, kötü değilim iyi değilim. Sadece karnıma yumruklar indiren bu hissi hiçbir yere koyamıyorum. Bununla baş edemiyorum. Kimseye inanmıyorum, herkes kötü olduğundan değil içimden gelmiyor sadece. Samimi hissetmiyorum. Hevesim kırıldı ya, tokat gibi çarpıyor hep. Güçlü hissetmiyorum, güçsüz olduğumdan değil en zayıf yerimden vuruldu ya bir kere. Artık herkes biliyormuş ve beni ordan vururmuş gibi. Kızgın değilim. Herkesin devam etmesi gereken bir hayatı var kabul. Bir hırsım da yok, ben sadece koskoca bir sevginin hiç edilişine kırgınım. Devam da ediyorum aslında, aralarda takılıyorum sadece. Ben beni duraksatan bu hissi kaldırıp atamıyorum, buramda bir taş gibi duruyor öyle. Bir şeyler heyecanlandırmıyor artık, güzel olmadığından değil. O merdivenleri ikişer ikişer çıkıp tutuna tutuna indim bir kere, silemiyorum o anı sesim çıkmıyor artık, bağıramayacağımdan değil kendimi savunamayacağımdan da değil. Anlaşılmayacağıma öyle eminim ki olduğu gibi bırakıyorum. Hiçkimseyi ve hiçbir şeyi istemiyorum, başaramayacağımdan değil. Canım istemiyor sadece. Bir şeyleri kazanmak kaybediyormuşum hissi verdiğinden bir boşluk hissediyorum, dolduramadığımdan değil, taşırdığınızdan. Ben artık kendimi bile tanıyamaz hallere gelmek istemiyorum. Hiçbirinizi sevmek hiçbirinizden nefret etmek istemiyorum. Siz hepiniz haklısınız, ben yorgunum.”
Hissizlik Camekanı
Farkıma varmaksızın çıkıp giderken her zamanki gibi benim onu gözlediğimi bilmiyordu. Eskiden onu böyle gözlerimi kırpmadan izleyişimi görmesini ne çok isterdim. İsterdim ve isterken de geçmişimiz gelirdi aklıma, birlikte kitap okuyuşumuz, dans edişimiz, film izleyişimiz…Ben pek beceremezdim okumayı onun gibi. O, öyle güzel okurdu ki dinlemeye
569 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.