Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

yasemin çelebi

Nasıl oluyordu bu bilmiyorum lakin rahmet ile zahmet arasında bir nokta farkı vardı ve o biliyordu ki zahmeti çekene rahmet edilir.
Sayfa 241Kitabı okudu
Reklam
Tanrı ona zamanın üç ayrı diliminde yaşaması için ikramda bulunmuştu ama üçünü de savaşların ortasında yaşamıştı. Acaba dünyada insanların birbirini öldürmedikleri, cedelleşmedikleri bir zaman var mıydı? Gülümsemek o kadar mı zor, barışmak o kadar mı imkânsızdı? Yapay zekânın her şeyi düzenlediği bir dünyada bile barış ve huzur sağlanamıyorsa siber teknoloji ne işe yarardı? Bunun yegâne panzehiri sevgiydi mutlaka, kalplere hükmeden sevgi. Nasuh Efendi'nin "Yapay zekâ her şeyi ele geçirebilir ama kalbin erdemlerini asla!" sözünü hatırladı.
Sayfa 274Kitabı okudu
Düşmanını alt etmenin önemli yollarından biri onların dilini ve inancını değiştirmektir. Önce haklarında araştırma yaparsın, sonra dillerine ve inançlarına yönelik hikâyeler uydurursun, sonra araları na karışıp uydurduklarını yayarsın, herkes öğrendiğinde de bu safsatalar üzerinden din kurgular, politika yapar, top lumun algısını değiştirirsin.
Sayfa 136Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiçbir İslâm ülkesinde Tevrat veya İncil Araştırmaları diye bir enstitü biliyor musun sen? Ama bizim sayısız Kur'an araştırmaları yapan bilim insanımız var. İnanç- ları arasına İsrailiyat sokmak ve akidelerini bozmak üzere..."
Sayfa 135Kitabı okudu
Şu yaşadığımız Ortadoğu toprakları, evladım, Adem'den bu yana hak dinlerin yurdu olmuştur ve dünya nereye evrilirse evrilsin Hak üzere olmaya devam etmesi gerekir. Burası dünyanın eksenidir, eğer eksen hakikatten kayarsa dünyada düzen tamamen kaybolur. Dijital dünyaya hükmet mek isteyenler çiviyi yerinden çıkarmak, sonra da kendi çivilerini çakmak isiyorlar. Buralarda kazık çürümez; bir çakanın bir sökeni çok olur. Bu yüzyılda da Siyonizm ile Evangelizm burada hakkı bâtıla döndürmek istiyor. Senin görevin bâtıla izin vermemek olsun. Unutma; haktan yana olacak, hakkı ikame edeceksin!
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
..yeni dünyayı Dicle ile Fırat arasında kurmaya çalışan başka bir akıldan korkarım ben; Kudüs mer kezli bir akıldan. Çünkü böyle bir akıl, kirli ruhundaki zulüm duygusuyla hareket edecek ve kalbindeki bütün olumsuzlukları aklına yükleyerek başarılı olmak isteyecektir." ...ona bir nasihat verir gibi mırıldandı: "böyle zamanlarda böyle zamanların hep var olduğunu hatırla ve eğer günlerden birinde öyle fettan bir akıl ile karşılaşırsan kendini yalnızca kalbine kapat ve dü- şüncelerini sevgiye sararak gizle. Sana zarar vermek istediğinde de kalbinle meşgul ol. Bunu başarabilirsin.
Sayfa 103Kitabı okudu
" Eski insan ile yeni insan arasında gözlerden gizlenen bir savaş sürüyor. Savaşın cepheleri Silikon Vadisi'nde ise de ateş hattı hemen burnunuzun dibinde, şuracıkta, Şam'da "Biliriz evladım, çocuklarımızı bir yerlerde kobay olarak harcayanlar var. Peki sen bilir misin ki bu deneyler için neden Ortadoğu seçilmiştir, neden Şam seçilmiştir?" "? "Ortadoğu yeryüzündeki ilk yerleşimdir, kalplerin ilk attığı yer, ilk sosyal hayat başlangıcıdır. Burası belki de Adem'in cennet bahçesidir. İnsanlığın beşiği, medeniyetlerin hafızası, peygamberlerin yurdu. Birilerine göre de vaat edilmiş topraklar. Dijital evrenin hâkimi olmak isteyen, tanrılıklarını ilan etmek üzere Şam'ı Silikon Vadisi'ne bağlayanlar hakiki insan geninin burada olduğunun farkındalar. Habil ile Ka bil'in rekabeti dururken Aşil ile Hektor üzerinden bir dünya tarihinin sahte olacağını biliyorlar çünkü."
Sayfa 102Kitabı okudu
Aklın başlattığını kalp kontrol etmezse insanlık yoldan sapabilirdi.
Ahir zaman... İsmi tam da bu, yaşadığımız vaktin, Da- ha güzel tabir olunamazdı muhtemelen. Son dem, son zaman, son vakit... Daha evvel dediğim gibi; biz ahir zaman çocuklarıyız, bahardan sonra gelen dünyaya, gece doğmuş çocuklar gibi... Babaannem, "Biz dünyadan gece geçtik" derdi, mekânı cennet olsun, ama bence yanılıyor. Ya da onlarınki geceyse bizimki zifiri karanlık... Son birkaç vakittir yaşadıklarımızı görseydi muhtemel ki pişman olurdu bu söylediğinden. Eskiler güzelmiş, eskiden güzelmiş... Dünya bu kadar büyümüş olmadan, yani tam manasıyla sınırları bilinmiyorken, küçükken dünya, yani eskiden, eskiyken güzelmiş gerçekten ve eskiler güzelmiş... Ahir zaman bizim zamanımız. Aydınlıktan evvel karanlığı, güneşten evvel ayı, beyazdan evvel karayı gören... Ve bizim vaktimizde mutadın dışında yaşanıyor bazı şeyler. Dünya kendinden başkalaşıyor, sadece değişmiyor bence farklılaşıyor, yabancılaşıyor ve çirkinleşiyor biraz da. Aslınsa bunu biz yaptık va hala da yapıyoruz.
Sayfa 159Kitabı okudu
"Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz"
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Dünya neden hålå yanmıyor ? Neden gelmiyor ki kıyamet ve neden son bulmuyor bunca yaşamak? "Onu Allah bilir" diyeceksin. Elhak öyle. İnandık, itaat ettik. Lakin insan dünyada zulmetmek için mi var? Çocukları öldürmek için mi var? Ölen çocuklar gömmek için mi doğuruyor analar? Bunca nimet çocuklar aç ölsünler, aç kalsınlar diye mi yaratıldı? Hem küçücük bir çocuk vasiyet yazmayı ne bilir? Onlar kendilerini tabuta koymuş resimler çizebilirler mi? Çiziyorlar ve vasiyetlerini yazıyor ufacık çocuklar asra yakın ömür sürüp de dünyaya put gibi tapan ölüme bigåne gafillere nazire yapar gibi. Ve biz de bu dünyada yaşıyoruz. "Açım" diyerek vasiyetini yazan çocukların dünyasında. Açlıktan ölen çocukların dünyasında...
Sayfa 118Kitabı okudu
Dünya dediğimiz bu devlette muktedir olan zulüm oldu . İnsan melekten ziyade iblise yanaştı, cennetten çok cehenneme bulaştı ve iyi ve kötü ne varsa nefsin elinde hiçe karıştı. Yaşamak dediğimiz artık kader değil, keder oldu. Keder ise kutlu bir hål aslında ve derdi olan insanlar güzel insanlar. Ama en makbulü, en güzeli ve en asili bir başkasının derdi ile yananlar.
Sayfa 118Kitabı okudu
... Aylan bebek için de söylemiştim. Neden öldü o çocuk? Neden öylece bir deniz canlısından bile daha kıymetsiz hâlde sahile vurdu küçücük bedeni? Arap diye mi? Müslüman diye mi? Çocuk diye mi? Aç diye mi? Babası ellerinden tutamadı diye mi? Neden? O çocuk son vaktin Hanzala'sıdır ve boş yere değildir senin ülkenin kıyısına vurması o cansız bedeninin. Anlamıyor musun? İnsanlığın son kıyısı yalnızca sen kaldın.
Sayfa 110Kitabı okudu
Hâsılı her işittiğine inanmamalı insan. Hz. Mevlana şöyle söylemişti ve belki de tam da öyle yapmak lazım: "Her söylenene verecek bir cevabım var ama önce söylebene bakarım söz mü diye, sonra söyleyene bakarım adam mı diye.. "
Sayfa 107Kitabı okudu
Eskiler "Ağzın bir kulağın iki olmasının hikmeti, iki dinleyip bir söylemektir" demişlerdi. O vakitlerde öyleydi belki ama bizim vaktimizde belki on, belki yüz dinleyip de biri dahi söylerken tereddüt etmek gerekiyor. Zira herkes bir şey söylüyor. Hatta daha açık söyleyeyim asırlardır can vererek kurulmuş kardeşlik zincirimizin arasında pas gibi duran ve dursun diye, o halkalar çürüsün diye söylenen sözler var. İşittiğimizde gönlümüzü kanser eden ve bile isteye söylenen sözler var. İşte o sözlere inandığımız zaman bir bir düşüyor sütunlarımız. Ve biz buna engel olamıyoruz çoğu zaman. İnsan pek çok şeye çare buldu belki ve dahasına da bulacak, lakin fitne denen illetin bir devasını bulamadı kimse. Onun için inanmamak lazım her işitilene, her söyleneni duymamak, her duyulanı söylememek lazım. Biraz sükût lazım yani...
Sayfa 106Kitabı okudu
546 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.