"Ah ne hayat, en boktan durumda bile seviyorum seni. Güzel kadınları, arada bir de olsa rakı içmeyi, gırgır yapmayı, ağız dolusu gülmeyi, türkü söylemeyi, şiir dinlemeyi her şeyi her şeyi..."
Evet, beni ayakta tuttu yazmak. Ama
o kadar. Ne bir yükümü atabildim ne bir derdimden kurtulabildim. Kendimi daha fazla üzmekten başka bir işime yaramadı yazmak.
"Daha hayatı öğrenemediğimi, insanların davranışlarını hislerimle anladığımı, fakat çabuk inandığımı, mantığımın bu gibi özel durumlarda çalışmadığını fark ettim."
Ben doğru dürüst konuşamadığım, konuşmaktan tat almadığım birine âşık olamam. Konuşmak için de ortak bir dil, ortak bir duyarlılık gerekir değil mi? Ortak dili bulmanın zorluğundan söz ediyorum.