Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölüm büyümeye veya değişmeye izin vermiyor.
Reklam
Kemiklerimi uzattım, üzerlerine kas koydum, genç aklımı daha yetişkin bir akılla değiştirdim
şimdi bu yalnız sonbahar, gök kocaman, su kocaman ve kumsal uzun, upuzunken, son bir kez buraya gelmiştim, yalnız.
Su bir büyücüye benziyor. Sizi yarıya bölüyor. Sanki ikiye kesilmişsiniz duygusunu veriyor, bir parçanız, alt parça, eriyen, çözülüp giden şeker gibi. Serin su, ve ara sıra incelikle çarpan, dantelden bir süsle kırılan bir dalga.
Reklam
Yalnızlıkta öyle bir şey vardı ki, kendi başıma uzaklara gitmek istedim.
Aylardan Eylül'dü. Her şeyin yok yere hüzünlenmeye başladığı son günler.
“Evet, Manu böyle diyor, Zerdüşt de bunu öğretiyordu: Güneş ateşten doğar, ay da güneşten. Ateş, büyük bütünün ruhudur. Onun temel atomları, sonsuz ve sel gibi akışlarla yeryüzüne dökülür. Bu akışlar, gökyüzünde kesiştikleri noktalarda ışığı meydana getirir, yeryüzündeki kesişim noktalarındaysa altını.. –Işık, altın, hep aynı şey. Somut haldeki ateş. –Aynı maddenin görülebilen ve dokunulabilen, akışkan ve katı halleri arasındaki fark, buhar ve buz arasındaki fark gibi. – Bunlar hiç de ham hayaller değil, doğanın genel kanunu böyle. –Fakat bu genel kanunun sırrını, ilimde nasıl açığa çıkarmalı? Şu işe bak! Avucumu dolduran şu ışık aslında altın! Belli bir kanuna göre genleşmiş aynı atomlar, belli bir başka kanuna göre onları yoğunlaştırmak gerekiyor, hepsi bu! –Nasıl yapmalı? –Kimileri bir güneş ışınını gömmeyi düşünmüş. İbn Rüşd, evet, İbn Rüşd’dü, İbn Rüşd büyük Kurtuba Camii’ndeki mihrap yerinin soldaki ilk sütununun dibine bir ışın gömmüş; ama bu işlemin başarılı olup olmadığını görmek için orayı sekiz bin yıldan önce kazmamak gerekir...”
Sayfa 345 - can yayınları
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.