Edebî hayata inanarak onu kavrayamamaktan gelen sıkıntım, ters istikâmette,yokluğu kavrama istikâmetinde tecellisi etseydi,işte o zaman aklımın patlaması gerekmez miydi?
Nihayet Zafer Hanımefendi, büyükbabası sayesinde kendisini tam serbest hisseden haşarı üstü haşarı torununun ruhunu kamaştırmak, uyuşturmak için müthiş bir (narkoz) uyutucu keşfetti.
Dört beş yaşında okuyup yazmayı öğrenmiştim ya...
Beni romana alıştırdı.
Silah taşıyan mı korkaktır, taşımayan mı?
Silah taşıyan korktuğu için mi silah taşır, korkutmak için mi?
Başkasını korkutmak isteyen ona olan korkusunu def etmek için mi silah taşır, ondan korktuğunu belli etmemek için mi?
Korkutmak isteyen mi korkaktır, korkutma ihtiyacını belli etmek istemeyen mi, yoksa böyle bir ihtiyaç hissetmeyen mi?
Bizim dinimizde kısas var. Kısas, zalimin zulmetme cesaretini doğrudan kırmasa bile, en azından zulmün şiddetlenmesini teşvik de etmez. Kısas, işlenmiş olan suçla bozulan toplumsal ahengin iadesini sağlar.
Oruç ayında gündüz daha gündüz, gece daha gece değil miyiz? Güneş daha güneş, su daha su, toprak daha toprak, ay daha ay, yıldız daha yıldız , zaman daha zaman , mekân daha mekân,vücut daha vücut değil midir?
Ve nihayet ruh , daha ruh değil midir?
Koku insanın ilk hafızasıdır.
Öyle ki, dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebeğin bir yetişkine eş olan tek yetisi koku alma becerisidir.
Bebek henüz annesini göremezken, kokusunu alır. Anne kokusunu, anne görüntüsünden ve sesinden çok önce kaydeder.
Duyarlı olmanın ilk şartı, yavaş olmaktır.
Hız, algıyı tam olarak kullanamama halidir. Hızlılığıyla ve çabukluğuyla övünen pek çok insanın, sorulduğunda, evinin hemen yanında ilmek ilmek ayet açan çiçekleri fark etmemiş olduğunu görürsünüz.
Okumak, dikkat gerektiren ve anlama niyeti içeren bir eylemdir. Hiç kimse bir kitabı anlamamak, yazılanı değiştirmek ya da eleştirmek için okumaz. Tam aksine okuyuculuk makamı, yazarın verdiği bilgileri öğrenme makamıdır.