Kıblenin Kabe’ye çevrilmesinden önce insanlar namazlarını Mescid-i Aksa’ya dönerek kılıyorlardı. Hz. Peygamber bu şekilde 16 ay namaz kıldı. Ancak onun gönlünden geçen kıblenin Kabe’ye döndürülmesiydi. Sonrasında nazil olan ayet, yüzlerin artık Kabe’ye çevrilmesini emretti( Bkz. Bakara, 2/144) Bu durumda sormamız gereken soru şudur: Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmayı emreden bir ayet yoktur ve Hz. Peygamber Kabe’ye doğru namaz kılmak istemektedir. Bu durumda kimin direktifiyle 16 ay Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmıştır? Elbette ki Allah’ın emriyle. Ayrıca ayette geçen, “ Yüzü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz.(Bakara 2/144) ifadesi Allah’ın Hazreti Peygamber’in yaptığını gözetim altında tuttuğunu ve zamanı gelince Kabe yönünü değiştirme izni vereceğini belirtmektedir zaten ayeti devamında da bu izni vermektedir .
Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.(Hicr 15/9)
Bu ayete bakarak , Allah’ın Kur’an için koruma garantisi verdiği, hadisler için böyle bir durumu söz konusu olmadığı, zaten hadislerin durumunun da bunu teyit ettiği söylenmektedir
Cevabı :
Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Şöyle ki:
İlgili ayet devamındaki ayetlerle birlikte okunacak olursa, kâfirlere karşı bir hitabın söz konusu oldu anlaşılacaktır. Çünkü devamında şöyle denilmektedir :
Andolsun senden önce de eski topluluklar arasından elçiler göndermiştik. Onlara bir peygamber geldiğinde muhakkak onunla alay ederlerdi.(Hicr 15/10-11.)
Hadisleri bir yana koyduğumuzda tüm ihtilafların biteceğini ve Kur’an metninin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılacağını savunan yaklaşım, hadisler ve sünnet olmaksızın Kuran’la baş başa kalındığında her ferdin son kitabı farklı yorumlayacağı, ve Müslümanlar sayısınca din anlayışının ortaya çıkacağı gerçeğini göz ardı etmektedir. Doğrusu yeryüzünde kendi peygamberinden bu kadar çabuk yorulan ve onsuz bir din inş etme çabasına giren başka bir inanç mensubu grubu yoktur. Oysa bizim Peygamberimiz diğerlerinden çok sonra gelmistir. Bu nedenle, Hz. Muhammed'i İslam dairesinin dışına çekerek onun yerine yerleşmek anlamına gelen bu çabalar ümmete büyük zarar vermektedir.
«Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah’tan gelmiş bir öğüt ve apaçık
bir Kur'an’dır”
Ayetin alti çizili kasmini alanlar, bu ayetin Kur’an’ın apaçık olduğunu beyan ettiğini , dolayısıyla başka şeye gerek olmadığını söylemektedirler.
Cevabı:
Ayet Hz. Peygamber'in (sas) aktardığı: vahyin durumunu beyan etmektedir. Ayeti bağlamanından kopararak, "Hadise ve bil-ginlerin içtihadına gerek yoktur, ayet Kur’an’ın apaçik olduğunu ve tek başına yettiğini beyan ediyor." demek, kendi isteğine göre ayetin anlamıyla oynamaktır!
Kur'an’da ahkâma dair ayetler belli konularla sınırlıdır. Şeriat olarak tanımlanan ve İslam hukuk sisteminin yapı taşlarını oluşturan nassların büyük çoğunluğu hadislerde yer almaktadir.
Hadislerdeki bu uygulamalar bir yana bırakıldığında Kur’an’daki hükümlerle bir şeriat ortaya koyma imkânı kalmayacak, birkaç meseleye dair uygulamalardan bahseden sayılı ayet elimizde kalmış olacaktır. Bunun anlamı ise İslam’ın sekülerleştirilmesi projesine isteyerek su taşımaktır. Çünkü Kur'an’daki sayili ahkâm ayetiyle bir hukuk sistemi inşası mümkün olmadığından söz konusu ayetler de bir kenarda kalmaya mahküm edilecektir.