Günümüzde dinin çoğu kez ekonomik ve politik güclerin elinde bir araç olarak, yönetenlerin yönetilenleri aşağıda tutmasına yarayan bir kurum olarak kullanıldığını giderek daha açık bir şekilde görmeye başladım. Böylelikle din, tarihsel olarak kadınlar, çocuklar ve köleler üzerindeki tahakkümle doğmuş, pekiştirilmiş ve sürdürülmüş ataerkil aileyi idame ettirmek için kullanılan hukiki sistemler, eğitim sistemleri, polis sistemleri hatta psikiyatrik sistemlerle aynı amaca hizmet etmektedir. Dolayısıyla herhangi bir toplumda dini, politik sistemden ayırmak ya da cinselliği politikadan ayrı tutmak mümkün değildir. Politika, din ve cinsellikten müteşekkil üçlü her toplumdaki en hassas meseledir. Bu hassasiyet, kırsal bir arka plana ve geçmişe sahip, feodal ilişkilerim hakim olduğu gelişmekte olan toplumlarda bilhassa akuttur. Avrupa'da kaydedilen sınai, teknolojik ve bilimsel ilerleme, buradaki halkların, kültürünün,din ve cinsellik alanlarındaki modası geçmiş değerlerin ve feodalizmin güçlü etkisinden kurtulmasında hayati rol oynadı. Bu süreç ancak kiliseye karşı sert bir mücadele verilmesiyle mümkün oldu.
Sayfa 49 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Tecavüz
Yasal kürtaj hakkını garantilemeyi başaran feminist aktivist örgütler, devletin cezalandırıcı güçlerini kızdırmanın potansiyel olarak sorunlu sonuçlarının ciddi bir şekilde farkında olup bununla ilgili endişelenmesine rağmen, dikkatini tamamen tecavüze çevirmişti. Eş zamanlı olarak, sol gruplara dahil birçok erkek tecavüzün önemsiz olduğunu ya da
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
Brückner ve Finkielkraut aile içi şiddetin "Hiçbir şekilde vahşi, kontrol edilemez bir ilkel güdüden kaynaklanmayıp daha çok mülkiyet sahibinin köleliğin ortadan kalkıyor olduğunu fark ettiğindeki tepkisidir. Şiddete, sadece artık kendilerinin olmayan gücü özleyenler tarafından müracaat edilir."
Sayfa 171Kitabı okudu
343'lerin Manifestosu
Kürtaj. Aynı yemek yapmak ya da çocuk bezi ya da kurallara aykırı hareket etmek kadar herkesi ilgilendiren bir konu. Serbest kürtaj olabilme hakkı için savaşmanın önemsiz ve hazin bir havası var. Kadınların etrafında her zaman hastane kokusu, yemek kokusu ya da bebek kakasının kokusu vardır... Kürtaj mücadelesini çevreleyen duygulardaki karmaşıklık aslında varoluşumuza dair zorluğu en açık şekilde ortaya koymaktadır, kendimizin savaşmaya değer olduğunu kendimizi bile ikna ederken yaşadığımız zorluğu. Diğer insanlar gibi, bizim kendi bedenlerimiz üzerinde tasarruf etmeye hakkımızın olmadığını söylemeye gerek bile yok. Yine de karınlarımız, vücudumuzun bir parçasıdır. Serbestçe erişilebilen kürtaj, kadın mücadelesinin nihai amacı değildir. Tam tersine kürtaj hakkı en temel ve birincil taleplerimizdendir, öyle ki, bu amacımıza erişmeden kadın mücadelesi başlayamaz bile.
Sayfa 161Kitabı okudu
Adorno da 1960'ların Batı Almanya cinsel alışkanlıklarının özgürleşmesini teşvik etmekte Nazizm'e ve onun miraslarına başvurmuştur. Başka birçok halde ilericiliğiyle bilinen savaş sonrası Almanya entelektüellerinin, konu cinselliğe geldiğinde cesaretlerini yitirmelerinden tiksindiğini de ortaya koyarak, Adorno kararlı bir biçimde cinsel özgürlüğü savundu. "Özellikle çarpıtılmadığında veya baskılanmadığında, cinsellik kimseye zarar vermez" diye yazmıştır. Adorno, evlilik öncesi heteroseksüelliğe karşı tabuların bile açıkça geçersiz hale gelmesine rağmen, cinsel azınlıklara karşı muhafazakar, hatta saldırgan ve cezalandırıcı mesajların hâlâ geniş bir izleyici kitlesi toplamasını çok rahatsız edici buluyordu. Tıpkı Hochheimer gibi o da, bu çağda hâla hüküm süren cinsel tabuların "Nasyonal Sosyalizm'in temel kitlesini yaratmaya yardım eden, dışavurumunun siyasetten arındırılmış bir rızada canlandığı ideolojik ve psikolojik önyargı sendromuyla" aynı yerden geldiği sonucuna varmaktadır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Başka bir okul müdürü, doğum kontrolüyle ilgili şunu demektedir: "Yanlış insanlar tarafından kullanılmaktadır. Akıllı insanlar üremeli ve kendi cinslerinden daha çok yaratmalıdır. Fakat tavşanlar gibi üreyenler her zaman yarı-moronlar olmaktadır."
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Genç bir Sovyet memuru Kızıl Ordu'nun ilerlediği Alman İmparatorluğu bölgelerindeki sahneyi şöyle tasvir etmektedir: "Kadınlar, anneler, çocuklar yolun sağında ve solunda yerde yatıyorlardı ve her birinin önünde pantolonunun önünü açmış kaba bir denizci duruyordu. Kanaması olan veya bilincini kaybeden kadınlar bir köşeye itiliyorlardı, erkeklerimiz çocuklarını kurtarmaya çalışan anneleri vurarak öldürüyorlardı. Bütün bunlar olurken memurlar 'gülümsüyorlardı' ve bir tanesi de bütün bunları yönetiyordu. Daha doğrusu denetliyordu. Bunu yapmasının nedeni, her askerin bu olayda yer aldığından emin olmaktı."
Sayfa 102Kitabı okudu
Auschwitz'den kurtulan hekim asistan Olga Lengyel kampta hem erkekler hem de kadınlar üzerinde genital organlara röntgen ve kısadalgalar vermek, ameliyat etme veya bazı nesnelerin sokulması yoluyla yapılan kısırlaştırma deneylerini anlatırken, bunların gerçeği arama yolundaki ciddi tetkiklerden çok hain oyunlardan ibaret olduğunun altını çizer: "Herkes böceklerin ayaklarını ya da kanatlarını kopararak eğlenen kalpsiz çocuk hikâyelerini bilir. Bu adamlarla bu çocuklar arasında tek bir fark vardı: Uzuvları koparılanlar böcek değil, insandı."
Korkunç toplama kampları
Tutukluların gardiyanlar tarafından cinsel yönden aşağılanması ve cinsel işkence sıkça rastlanan uygulamalardı. Auschwitz'te öldürülmek üzere gaz odalarına gönderilenler ya da seks hizmeti için seçilip soyulan, tıraş edilen ve teşhir edilen kadınlar -memelerinin arasına batırılan binici sopalarına, çirkin ve alaycı yorumlara, parmakla tecavüze (ve
Kürtaj
1930'da çok büyük bir yasadışı kürtaj sektörüne ev sahipliği yapan ve hekimlerin kayıt dışı kürtaj yaptıkları Danimarka, yasadışı kürtaj gerçekleştiren kişiler için öngördüğü hapis cezasını sekiz yıldan iki yıla indirdi; Danimarka polisiyse kürtaj yaptıran kadınların peşine pek de düşmedi. 1932'de hükümetin hekimlerden, avukatlardan ve
302 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.