Altyapıdan oyuncu yetiştiremeyen, üstyapıda futbol ürününü pazarlamayı beceremeyen, transferi de akıllıca yapamayan kulüplerin borçtan başka neyi olur ki?
Leicester gibi kendi tarihsel başarı ortalamasının üstüne çıkan neredeyse her takımın yükselişinde kilit rol oynayan bir savunmacı transferi bulabilirsiniz.
Aşırı endüstriyel futbol çağında hem daha çok maç oynanıyor hem de futbol daha öncesine göre çok daha hızlı ve yıpratıcı biçimde oynanıyor. O yüzden ilk 11'ler kadar ilk 14'ler yani oyuna sonradan giren oyuncular da çok büyük önem ve değer taşıyor.
Türkiye'deki birtakım yönet(emey)icilerin yaptıkları berbat transferlerden sonra sözleşme feshettikleri oyuncuya hak etmedikleri maaşları ödemeleri ise "Zararın neresinden dönemezsen daha da büyük zarar"dır.
İyi oyuncular ya yetiştirilir ya allanıp pullanıp pazarlanır ya da uygun fiyata transfer edilir. Başarılı futbolcular olmadan futbolda başarı çölde su kadardır. Ancak her yetenekli oyuncuyu kadroya katmak, iyi transferle eş anlamlı değildir.
Uzun yıllar İngiliz futbol altyapısı, bu aşırı fiziksel ağırlıklı yaklaşım hatası nedeniyle asla Almanlara rakip olabilecek bir kalite ve sayıda futbolcu üretimine geçemediler.
Futbol transfer piyasasının 1. kuralı: İçeriden üretemezsen dışarıdan alırsın, o zaman da içerideki kaliteli ürün de zamlandıkça zamlanır; sen de tekrar dışarıdan göreceli olarak daha ucuza aldığını zannedersin.
1993-2004 arasında 12 sezon boyunca sadece İskoç ve Fransız teknik adamlar İngiltere Premier Lig'de çalıştırdıkları takımları şampiyonluğa taşımayı başardılar.
İngilizlerin önemli bir kısmı "The Sun bir tek günün tarihi doğrudur" demelerine rağmen halen The Sun ülkenin en çok satan gazetesi olmaya devam ediyor.