Sekiz yaşındayken soğumuştu kalbi. Buz gibi, sevgisiz, mutsuz, karanlık bir mezar gibi soğuk bir kalp... Fakat onun kabahati değildi bu... Onda eksik olan sevgi değildi. Eksik olan imkandı. Sevme imkanı, sevme alanı, sevilecek kimse...
Bir ailede yaşlı ve felçli bir kadın vardı, yatak odasındaki çiçekli duvar kağıtları eskimişti. Çocukları bu kağıtları yenilemek istemiş, anne buna izin vermemiş. Bu kadın birkaç gün evden ayrıldığı bir vakit çocukları eski kağıtları çıkarıp yeni desenli kağıtlarla kaplamışlar odayı. Ancak anneleri evine döndüğünde odayı görünce “sağ olun, zahmet etmişsiniz ama ben kağıdın üzerindeki çiçeklerde geçmişi kokluyordum” demiş.