Aslında ruhumun hiç olmadığını, hiçbir insani duyguya sahip olmadığımı, hatta insanın ruhunu esirgeyen ahlak ilkelerinden bile yoksun olduğumu söylüyorlardı.
Kitap ana karakterimiz Meursault'un annesinin ölümü ile başlıyor. Meursault annesinin öldüğünü öğrendiği gün yola çıkar ve cenaze törenine katılır. Garip olan nokta şu ki Meursault annesinin ölümüne hiç ağlamaz, üzülmez bile, olayı çok soğukkanlılıkla karşılar. Bu durum yakınındakilerin de dikkatini çeker. Kitabın ilerleyen sayfalarında anlıyoruz ki Meursault'un karakteri, mizacı böyledir.
Meursault bu dünyada hiçbir şeyin bir anlamı olmadığını savunur. Ona göre annesi ha şimdi ha sonra elbette bir gün ölecekti ve bunun ne zaman olduğunun çok bi önemi yok. Hatta evlendiği kişinin kim olduğunun da bir önemi yoktur için. Çünkü ona göre şimdi iyi tanıdığı bir kişi ile ileride iyi anlaşamayabilir ve boşanma ihtimalleri de var. Bu karakteri okurken çok zevk alarak okudum. Karakteri çok garip bulsam da çoğu yerde aslında ne kadar haklı olduğunu da düşünmeden edemedim. Karakterimiz o kadar hissiz ve duygulardan yoksun ki hiçbir konuda kendini anlatmaya çabalamaz çünkü ne kadar anlatırsa anlatsın insanlar zaten onu anlamayacaktır.
Kitabın sonlarına geldiğinizde karakterimiz bir cinayet işlemek zorunda kalır ve bu suçtan dolayı yargılanır. Kitap genel olarak kişinin kendine ve topluma yabancılaşması, toplumun dayattığı kurallara uymak istemeyen bir karakteri anlatıyor.
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2021111,3bin okunma