aysu şirin

“Seni seviyorum dediğimde bunu küçültmemiştim, hiçbir genelliği yoktu… öyle sana has, öyle senin içindi ki. Gönlünün bir dalı kırılsa sanki benim kalbim tuzla buzdu. Gözlerin azıcık yaşarsa benimkiler kan ağlardı. Gamzelerini çıkaramadığım her gün kötü geçmiş bir günken, yanağıma konduramadığın o tek öpücüğün yasını tutmakla çok mu haklıydım, bencillik miydi bu?. Seni seviyorum çünkü bu herkesin aşkından, herkesin sevgisinden büyük… bir annenin çocuğuna hissetttiği gibi her anne muhakkak en güzel çocuğunu bulur ya… en güzel sendin sevgilim, en değerli, en benim için… Seni soruyorum, kimseye değil kalbime.. yüzüme bir gülümseme gönderiyor ya hemencecik. Ne kadar şanslıyım diyorum, ne kadar zor bulanan bir şeyi tattım, gördüm, kokladım… bir daha nefes almasam da olurmuş gibi üstelik. Ben bunları sarhoşken yazıyorum ama sen ayık oku n’olur belki de çöp bunların hepsi… ama seni düşünen bir kalbin gülümseyişi bir ihtimal geri dönüştürülebilirdir, hıı?” ~ ben’den ~ 19.02.204 ~ 03:58 ~
Reklam
“İyinin ve kötünün, gencin ve yaşlının, güzelle çirkinin, duygulunun ya da nötrün, erkeğin ve kadının, dünyanın düzenin ve yolsuzluğunun, savaşın ve barışın arasındaki farkı hiç anlayamamak ve anlayamayacak olmak demek insan olmak demekmiş ya hani. Her şeyi kapsayan fakat her şeyden hariç olmaksa bazı insanlara atfedilmiş ya. Özenmekle imrenmek arasında kıvranırken şunu sorduğundan emin ol “neyim eksik?”. Eksikliği kalbinde taşıyandan fazlan varken hala eksik misin gerçekten!.. Kötülüğü barındırmadığın için eksik misin cidden? Sevmeye, öğrenmeye, bilmeye çabalarken eksik olabilir misin hiç? Belki çoğuna yetmeyecek yine… bu da esiri olduğumuz moda gibi kürkçü dükkanı hissi uyandırmıyor mu sence de.? Ne kadar dönüp dolaşırsa dolaşsın yine geleceği yer doğallık değil mi yani? Değilse tamam. Fakat öyle olduğunu düşünüyorum sen yine dolaş gel ben her zamanki yerdeyim, çünkü moda değil beni insan yapan genelde onu ben yaratıyorum tanrılar gibi. İstediğim formu, rengi, şekli de katsam yine dönüp geleceğim yer kendimim. Adresi binlerce kez karıştırabilirsin. Ben halihazırda buradayken gönlünce dolaşabilirsin. Sevgin seni aşınca görüşmek üzere.” ~ ben’den ~ 12.02.2024 ~ 03:08 ~
o neydi ya öyle ~ dört
“Kalbimdeki mezarlığa içiyorum bu gece düzenli olarak gidip temiz tuttuğum mezarlarıma, suluyorum sürekli belki ruhlarının bir parçasının sonunda iyi bir şeye karışma ihtimali olur da bir çiçeğe dönüşebilirler diye. Üstelik bunu bile hak edemedikleri gerçeğiyle. Başımı yastığa koyduğumda ne zaman sizin için üzülmeyi bırakabilirim bilmiyorum. Belki söylendiği gibi teşekkür etmeliyim yaptıklarınıza bugün beni ben yapmış sayılırmışsınız ya hani. İçim dışıma geliyor da işte bu hiç içimden gelmiyor. Gülerken bile buğulanan gözlerim için mi teşekkür etmeliyim yoksa yıllarca sizin yüzünüzden kendimi sorgulamadan henüz kendime suçumu ispatlamadan ipi boynuma geçirişim için mi, içimdeki bunca sevgiyi yok yere ona buna savuruşumun tek suçlusu sizken sizin yerinize kendime kızdığım için mi teşekkür etmeliyim ben size? Bence su bile çok da… dua edin ben böyle bir insanım. Çıktığım yeri unutan değil çıktığı yeri utandıran. İşte şimdi üstü kalabilir. Zenginliği gönlünde olanın etrafında sinek olmaz tam olarak bu yüzden yalnızken mükemmelim.” ~ ben’den ~ 26.09.2023 ~ 23:23 ~

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
adı yok/olsun ~ bir
“Kötü bir şeyler söylersem geçer sanıyorsun, geçmek şöyle dursun eksiliyorsun eksiltiyorsun. İlkinde sevginden ikincisinde karakterinden. Sevmeye yetmeyen bir kalbin varsa sövmeye de yetmeyecek o kalp. Çok zor değil çünkü sevmek de çok zor değil. Anlaşmak anlaşılmak zor. Yoksa elbet çekik gözlerine bakıp sevmek çok kolay.(: Her işi yan yollardan gören birinden fazlasını hak ediyorsun. Hak ettiğinden de fazlasını üstelik. Tüm kalbiyle karşısındaki için bunu düşünen biri nasıl daha fazla incitebilir ki? Tabii ki durmak zorunda. Durdukça sevecek. O duracak sen iyileşeceksin. Ve seni sevdiğine onu pişman etmeyeceksin. Kalk sevgilim. Kokunda gençleşecek bir kadın var. Kalk bul onu. Birlikte bir mahzene yerleşin ve yıllandıkça güzelleşin.” ~ ben’den ~ 25.08.2023 ~ 01:53 ~
“Öfke de geçince hiçbir şey kalmıyor geriye, söylenilen sözlerin öfkeyle mi, üzüntüyle mi söylenince daha çok acıttığını düşündüm bir süre. Fark etmiyor dedim yine kendime. Birini incitecek kadar bozmuşsan fikrini ve zikrini. Fark etmiyordu sebep ne. Kalbine ikna edemiyorsan karşındakini ne yaptığın bir önem arz etmiyordu. Kalbimin aydınlık yanı hep başka hayallerdeydi, mümkün kılamasam da düşünmesi bile yeterdi. Hani niyetti önemli olan? Iıı ııı!.. Neyi mümkün edebiliyorsan o kadardı işte hayat. Yapabildiklerinle ve hatta sade onlarla ilgilenen ilişkiler. Hani diyordu ya kaybedenler kulübünde “bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız?” açıkçası hayatımda bir toplu soruna karşı duyduğum en mantıklı soru bu. Biraz ustaya yaklaşmak istiyorum. Çabamı mazur görün asla yaklaşamam ama yine de sormam gerek… iyi niyeti anlamayacak kadar hisleri tıkalı mısınız gerçekten? Tıkanıklığınızın en sonunda karşınızdakilerde pes dedirtip art niyete dönüştüğünün farkına varıyor musunuz peki? Zor değil mi? İnsan da hayat gibi. Güzel olsa da bir yerden sonra çekilmiyor. Haklısınız.” ~ ben’den ~ 20.08.2023 ~ 03:45 ~
Reklam
“Huzuru tatmak çok zor değil. Bir bakış, bir cevap veriş, bir yalan herhangi biri bile yetiyor damağında eritmeye onu. Yüzüme baka baka söylenilen yalanlar benim aptallığımla değil senin karaktersizliğinle ilgiliydi bunu anlayınca aydınlık nasılmış anladım, o karanlığa beni tekrar çekeceğini düşünüyorsan avucunu yala demek için yazıyorum bunları. Bundan sonra yala yala bitmez o tükürükleri de muhakkak birilerinin yüzüne sür ki günün birinde sakın yalnız kalayım deme çünkü o kadar boşsun ki kendi yalnızlığında kendini eğlendirebilecek şeylerden yoksunsun sen ancak elizabeth modunda kalmış bir ergenken çok da şey yapmamak lazım. İyi ki demiştim bolca ama hiç böylesine içteni olmamıştı. Aşık olduğum her şeyinden mi nefret ederim, ediyorum amk. Sanırım dünya bir tepsi olsaydı belki yürüyüp yürüyüp yine kendime dönemeyebilirdim iyi ki dünya da senin gibi yuvarlak, teşekkürler evren.”
Sığ zihniyet, ıyykkkk 🤮
aynadaki cam - dört
“Boşluğu neyle dolduracağını bilemediğin her an öfkeni kullanabilirsin bunu yapmadığın anlardan hemen sonra pişmanlığın, uçurumdan atlarken denize düşüp hayatta kalma ihtimali olmasın diye ayağına bağladığın taş misali peşinden geldiğini gördükçe öfken tüm boşluklarını dolduracak. Hiçbir şeye değmediğini gördükçe o öfke her şeye değecek. Herkes
sıfır - iki
“Yüzündeki çukura binlerce kelime yazılır belki, kırışıklıklarının içine saklananlar gibi. O güzelim çekik gözlerine de biraz kaz ayağı gelip oturmuştur artık değil mi sen de bizdensin sonuçta -doğmak zorunda olan, mecburen yaşayan ve yine ölmek zorunda olan-. Bir öpücüğün kırk yıl hatırı mı olurmuş deme, olurmuş… Hayatında hiç bu kadar masum bir şey görmemiş’e, olurmuş. Sevginin masumiyeti vardı bir zamanlar. Dokunmaktan ya incitirsem diye korktuğun ya da çektikçe tükenen bir oksijen tüpü gibi yarına da saklamalıyım diye çekine çekine aldığın kısık nefesine karışan kokusu, baktıkça anlamını çözdüm diye düşünüp onu yitirmesin diye utana sıkıla bakışlarını onun üzerinde gezdirdiğin bir tabloymuş gibiydi bir zaman sevmek. Sevildiğinden emin olmadığın bir zamana ait değil artık bu düşünceler doğru ama yine de ondan hiçbir zaman emin olamazsın dememiş miydi Fuzuli? Emin olabileceğin tek şey sevmekse ve sevmek tüm bu güzelliği beraberinde getirecekse ne diye sevmekten vazgeçmeliyiz? Aksine esmeli bir yerlerden güzellik rüzgarı hem öyle şiddetli esmeli ki etrafta bir parça karalık bırakmamalı, değil mi ki kalplerimizi o her şeyi yutan renge köle ettik. Biraz bira ve yiyecek iki lokma için çok şeyden vazgeçtik. Şimdi isyanın tam zamanı değilse bilmiyorum ne zaman? Biliyorsan sen söyle?” ~ ben’den ~ 06.08.2023 ~ 02:39 ~
aklıma esene g(y)el - üç
“İki oda bir salon evler belki 1+1, karşı komşumla televizyon açmaya gerek duymuyoruz hayatlarımız yüksek çözünürlükle birbirine naklen yayın gibi aratmıyor aptal kutusunu. Sıradanlığın bile sıradanlaştığı hayatlarımızı balkonun kenarından sarkıtıp silkemiyoruz bile çünkü zaten balkonlarımız yok. Gerçi halı da bende yok. Gereksiz bir detay. Sonuçsuz bir iki sorgulama hayat dediğin bu değil mi dersin? Lidyalıların belki hayalini kesinlikle böyle kurmadığı o çıkardan başka bir ilişki kurmamızı engelleyen, ilişkiyi geçsek direkt yaşamamızı engelleyen o buluş için belki tarihin en çok onlara kadar uzandığı tek millet olarak onları itham edip duruyoruz serzenişlerimiz hep onlara yöneliyor ama ya ondan önce zaten sürüp giden takas usulü devam etseydi? Şimdi verecek paramız kalmayınca durmayı biliyoruz -en azından birçoğumuz. Diğer türlü değerin nerede başlayıp nerede bittiğine kesin kanaatimizin olacağından hiç şüphe etmeyecek miydik gerçekten? Balkonsuz evler, insana insanca yaşama imkanı tanımayan devletler, nefretimi ya da mutluluğumu kusamadığım yahut paylaşamadığım insanlar, kendilerinden nefret etsem bile anlayamadığım bir halle acıdığım benden büyükler, gözyaşıma değmeyeceğini anlayasıya kadar ağladığım zamanlar, üç kuruşa beş köfte sanıp ya da sandırdığını sanıp boş çabalarının farkında olduğumun bilincine varmaları için insanlara tanıdığım tüm zamanlar beş para etmez, beş para etmez!.. üstelik hiçbir şeyle de takas edemem sizleri, bir karşılığı olmayan şeyleri kimse istemez!..” ~ ben’den ~ 24.07.2023 ~ 03:59 ~
Reklam
aynadaki cam - üç
“Anlatamıyorum beceriksizliğime ne kadar kızsam da, anlaşılmak istenmeyişime daha çok kızıyorum. Hayat hepimize çok zor, bazılarımıza biraz daha zor. Onları anlamaya çalışmak bu kadar zor mu olmalı.? Yargılamadan sadece sevebilmek büyük bir meziyet mi gerçekten.? Mesela yapamadığı şımarıklıkları yaptığı için affetsek onları, mazur görsek, büyümesek, büyümek gerekmese illaki, yanlışıyla doğrusuyla kollarımızı açmak bu kadar mı zor gerçekten.? Yeni nesil bu yücelikleri mi köreltmeli illaki.? Sevginin içine her şey dahil değilse ne diye sevelim ki birbirimizi.? Üzüntünü de sevincini de sevemeyeceksem neden seviyorum ki seni.? Kalbinin temizliğini değil de öyle mi böyle mi diye düşündüğüm şeyleri varsayarsam neden seviyorum ki seni.? Sevmesem ya keşke, besbelli beceremiyorum sevmeyi.” ~ ben’den ~ 29.03.2023 ~ 05:27 ~
aynadaki cam - iki
“Asla sevilmeyeceğini içten içe bilmek genetik bir miras sanırım ya da ne bileyim bir çeşit masumluğun gözlerinin içine bakıp kollarının arasına alıp bir süre öyle kaldıktan sonra arkanı dönüp gidebilmek ciddi bir vicdan problemi. Bırakılan mirası kullanmaktan başka seçeneğiniz var mıydı? Hangisine yenildiğini bilemiyor insan, zamana, insanlara, kadere… yenildiğini kabul etmenin de asilliği kalmadı onca yenilip kabullenen varken. Hayat değil insanlar tek tek düşürdü hepimizi. Bir köpeğin alfasına olan sevgisini bile başarıp veremedik birbirimize. Tutunmak için çok yaş aldık ve yok olmak için çok genciz. Anormal varsayımlar ve asıl isteğimiz bile olmayan istekler. Kalbini kırmaya bir cümle yeterken, mutluluk için o cümleyi örtecek çarşaf cümleler niye bu kadar çabuk mutlu edemiyor.? Kapattığımız koca koca defterler varken yenisini kapatacak gücü bulmak için uzmanlık gerekmemesi lazım değil mi?” ~ 13.03.2023 ~ 00:50 ~ ben’den ~
karabatak bir şubat battı daha da derine
“Onların üstüne betonlar, Bizim üstümüze vicdanımız yıkıldı. Hepimiz göçük altındayız şimdi Asıl şimdi kurtaracak ve kurtulabilecek kimse kalmadı.” 11.02.2023 ~ 21:06
Destek hesabı açılmış size daha önce de ilettiklerimi bir de böyle ileteyim istedim. 1. Siz sitenin karakterini düzenlemek yerine instagram facebook gibi bilumum sosyal paylaşım sitesine benzetmek istiyor gibisiniz bu yaptığınızın estetikten başka bir açıklaması yok çoğunluk bir şeyi beğeniyor diye güzel o olmuyor maalesef dilerim bunun farkına
aynadaki cam - bir
“Paramparçalık bir zamanlarımın yıldım’ına döndü niyeyse. Yoruldum ama yaşamalıyım, mutsuzum ama gülmeliyim, öfkeliyim ama sakin kalmalıyım ulan niye -malıyım nerden geliyordu bu zorunluluk. Küskünüm yapmak zorunda hissettiğim her şeye ve küskünüm bunları yapma zorunluluğum olmadığını bana anlatmayan herkese en başı çekeni bilirsin çünkü beni
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.