"Hani babamlar bazen eve üzgün gelirlerdi...Onlar böyle gelince iki evde de derin bir sessizlik olurdu.Kimseden ses çıkmazdı.Babalar da odalarına giderlerdi.Saatlerce çıkmazlardı.Ne yaptıklarını merak ederdik...Ne yaptıklarını asker olunca anladım...Ağlamak...Elini ağzına bastırıp hıçkırıkların duyumasın diye kurtaramadığın her silah arkadaşın için ağlamak.Yiğit babalar,analar ve evlatları için ağlamak..."
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu Bebeklerin ulusu yok Başlarını tutuşları aynı Bakarken gözlerinde aynı merak Ağlarken aynı seslerin tonu Bebekler çiçeği insanlığımızın
Reklam
Bir memleketin gençliği, aşkın irşadlariyle Allah'a kadar götüren yolu kalp âleminde aramıyorsa, o memlekette ilk aşkın beşiği olan aile mektebi yok demektir. İstediği kadar evli olsunlar, analar ve babalar aile kuramamışlardır. O memleket gençliği kaybedilmiştir.
Sayfa 58
Hani babamlar bazen eve üzgün gelirlerdi. Onlar öyle gelince iki evde de derin bir sessizlik olurdu. Kimseden ses çıkmazdı. Babalar da odalarına giderlerdi. Saatlerce çıkmazlardı. Ne yaptıklarını merak ederdik. Ne yaptıklarını asker olunca anladım. "Ağlamak... Elini ağzına bastırıp hıçkırıkların duyulmasın diye kurtaramadığın her silah arkadaşın için ağlamak. Yiğit babalar,analar ve evlatları için ağlamak...
Sayfa 101Kitabı okudu
Çocuk kitapları
Çocuklarımıza okuduklarını tartma, eleştirme ve tartışma yeteneğini kazandırırsak kitapların zararlı etkilerinden korkmaya gerek kalmaz. Bu düzeye çıktığımızda, belki o zaman analar, babalar ve öğretmenler kitap okuyan çocuklara: “kitap okuyacağına ders çalış!” gibi saçma öğütler vermeye gerek duymazlar.
"Kendini kaybedenleri her şey bırakır yüzüstü; babalar onları terk ederler, kapanır onlara analar rahmi de."
Reklam
Bu öyle bir devir idi ki, yalnız askeri bir felakete bağlı kalmıyordu; sosyal bakımdan da dünyanın en korkunç, usandırıcı ve kemirici bir devresi idi; koca bir insan soyu, dermansız babalar, ezgin analar, gıdasız çocuklara, özellikle bozulan bir ahlak ile kavruk, yatkın, çürük kalmıştı.
İnsan insanın kurdudur diyen fılozof Thomas Hobbes ne kadar haklıymış! Düşünüyorum da, insanı, yine başka insanlar üzüyor en çok ... Taptığı, hayran olduğu, değer verdiği, muhtaç olduğu ve çok sevdiği insanlar. . . Düşmandan çok dostlar üzüyor. Analar, babalar, çocuklar, kardeşler, sevgililer üzüyor. Bu odada işte en çok bunları konuşur, bunları paylaşırız hastalarımla.
Sayfa 12 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
İstikbal, anahtarı zaman olan, kapalı bir kutuydu. Ve analar babalar ne kadar yırtınırlarsa yırtınsınlar, kader kendi ağlarını örüyor, çocuk kendi bildiğini okuyordu. İnsanoğlu, alın yazısının dışına taşamıyordu.
Sayfa 304Kitabı okudu
Başlangıçta, analar-babalar ve diger aile fertleriyle yaşanmış ilişkiler hakkında temel bilgileri edinmek, o kişinin dünyası hakkında fikir edinme açısından önem taşır. Ama bu ilişkilerin ayrıntılı değerlendirmesini yapabilmek için erken- dir. Nitekim psikoterapinin ilk aşamasında anlatılan acı ve öfke yüklü hikâyeler, görece bir rahatlama sağlandıktan sonra yerini, daha yansız değerlendirmelere bırakır. Ya da bunun tersi olur. Başlangıçta, yaşanan kızgınlıkları bastırarak yüceltilen anne ya da babanın olumsuz yönleri, rahatlama sağlandıktan sonra yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Sık karşılaşılan durumlardan biri de temel sorunun kaynağının, örneğin babayla ilişki olduğuna inanılmışken, aslında baba- dan değil anneden kaynaklandığının ya da bunun tersi olduğunun fark edilmesidir. Bu değerlendirilmeler yapılırken, terapistin ha- fiye konumunu iyi kullanması gerekir. Çünkü bazen asıl sorun kaynağı olan ebeveyn değil de beklentilerin yöneldiği ebeveyn sorun kaynağı olarak görülebiliyor. Yetişkin yaşamımızda da umudumuz olmayandan çok, bir şeyler beklediğimiz insanlarla sorun yaşarız.
Sayfa 88 - MetisKitabı okudu
Reklam
Bir neslin çocukluğu ve gençliği heba oluyor; aileler evlatlarını kaybetme korkusuyla sınanıyor, canlarından bir parçayı kara toprakta, zindanlarda bırakan analar, babalar, sevdalılar ve evlatlar,kalan yarım canla yaşamaya çalışıyorlardı.
Sayfa 18 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Kuss bin saide'nin ukaz panayırında söylediği söz
"İnsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! İnsanlar! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağan yağmurlar ve biten otlar, nzıklar ve azıklar, babalar ve analar, diriler ve ölüler, toplular ve dağınıklar; işaret üstüne işarettir bunlar... Çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökte haber var; ve yerde ibret alacak şeyler! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez." “İnsanlar! Yemin ederim, Allah'ın katında bir din var, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgili bir din. Ve bir de gönderilme vakti çok yaklaşmış bir peygamber var. Onun gölgesi başınızın üzerine düştü. Ne mutlu onu anlayan ve ona iman edene.” "Vay o bedbahta ki, ona isyan ve muhalefet eyleye! Ve yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!"’
Sayfa 49
Ta'zîr
Ta'zîr (kelime anlamı terbiye etme, dikkatli olmaya zorlama, tedbir alma) denen kavram ve kurum işletilerek devlet başkanına, sakıncalı gördüğü konularda sakıncalı gördüğü kişileri hizaya getirmek için tedbir yetkisi verilmiştir. Bu yetki İlk zamanlar, dayak ve hapis gibi cezalar öngörüyordu. Daha sonra uygulanan siyasetlere karşı çıkışlar artınca yetki sürgün ve öldürmeye kadar uzatılmıştır. Ve bir gün gelmiştir ki, devlet başkanı (imam, halife veya sultan) saltanatı için sakıncalı gördüğü kişi veya kişileri hiçbir sorgulama ve araştırma yapmadan bir emirle katlettirebilmiştir. Osmanlı düzenindeki "siyaseten katil" kurumu da işte bu ta'zîr kurumunun biraz uzantısıdır. Bu ta'zîr kurumu, tarihin hukuk ve düzen adına yapılandırılan ve işletilen en büyük cinayet ve zulüm kurumlarından biridir. Devlete ve düzene zararlı olabilirler gerekçesiyle yüzlerce, binlerce (bunların içinde onlarca kundak bebeği de vardır) asılıp kesilmiştir. Tek "suçları" sultan veya halifenin onları devlet ve saltanat için kaygı yaratıcı bulmasıdır. Bu kaygı yüzünden bazen analar, evlatlar, babalar katledilmiştir. Bu ölümler içinde devletin varlığı ve halkın huzuru için gerekli olanlar elbette vardır; bizim eleştirimiz bunun din adına yapılmış olmasına yöneliktir.
Sayfa 73
TÜRK KÖYLÜSÜ
O topraktan öğrenip kitapsız bilendir Hoca Nasreddin gibi ağlayan Bayburtlu Zihni gibi gülendir. Ferhat’tır, Kerem’dir ve Keloğlan’dır Yol görünür onun garip serine, Analar, babalar umudu keser, Kahpe felek ona eder oyunu. Çarşamba’yı sel alır, bir yâr sever el alır Kanadı kırılır çöllerde kalır, Ölmeden mezara koyarlar onu... Nâzım Hikmet
Bir genç kız, hayatını paylaşacağı ve teslim edeceği erkeği tanımalı, bilmeli, sevmeli… Hiç olmazsa evlilikte yalnız servet gibi, namus gibi şeyler değil, hayatın esasını oluşturan ahlak ve eğilimler dikkate alınmalı. Evliliğe layık olduğu önem verilmeli, taraflar birbiri hakkında bugünkü gibi ihtimalle değil, dikkatle bir incelemede bulunmalı, analar, babalar, gözlerini açarak bu incelemeyi bizzat idare etmeli, şimdiye kadar olduğu gibi yalancı tanıklıklara, asılsız rivayetlere güvenmemelidir.
1,219 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.