Belki bütün Müslüman din bilginleri demeleyelim ama uzunca bir süreden beri Batı'ya karşı savunmacı, hatta reddiyeci bir tutum geliştiren günümüz bilginleri Kur'an'da zikredilen peygamberlerin hemen hemen tümünün adlarının Eski Ahit'ten alınmış olmasına; yine onda anlatılan olayların, hikayelerin büyük bir kısmının daha önce Eski Ahit'te anlatılmış olmasına, onların kısa bir versiyonu olmasına, onların kısa bir versiyonu olmasına; İslam şeriatıyla büyük benzerlik göstermesine, hatta bazı konularda tıpatıp aynı olmasına (kısas, sünnet, helal et vb.); belki bütün bunlardan daha da önemli olmak üzere İslam ve Museviliğin Tanrı, insan, Tanrı ile insan arasındaki ilişkiler, dinin insan ve toplum hayatındaki yeri, işlevi vb. üzerinde birbirine son derece yakın bir bakış açısına sahip olmalarına rağmen onlar arasında herhangi bir ilişki kurmaya, karşılaştırma yapmaya; ona, zaman bakımından kendisinden önce gelen Musevilikten, aynı ölçüde olmamakla birlikte Hristiyanlıktan gelen birtakım etkileri araştırmaya, tespit etmeye, değerlendirmeye kesinlikle isteksizler ve Müslüman din bilgilerinin İslam üzerine konuşmalarını daha işin başında engelleyen, verimsiz kılan, üstelik bir de üstesinden gelinemez güçlüklerle karşı karşıya getiren şey, bu isteksizlik.
İslamı zaman-dışı, tarih-üstü, mutlak, biricik bir olay olarak ortaya koyma, anlatma ve açıklama arzusu...Ama onun özü itibariyle tarih-üstü, zaman-dışı, mutlak, mucizevi bir olay olduğu düşünüldüğünde, İslamla ilgili herhangi bir şeyi herhangi bir biçimde anlamaya, açıklamaya girmenin zaten bir anlamı olmamaktadır.