-------
Uygurların zenginleri at eti, fakirleri ise koyun eti yerlerdi. Buna göre Türkler arasında koyun eti, o kadar lezzetli bir yiyecek sayılmıyordu.
-------
Sayfa 243 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Orta Asya tarihinde büyük kağanlıklar, Orta Asya'yı elinde tutan diğer büyük bir kağanlığın yıkılması ve onun yerine, yenisinin kurulması ile başlamıştır. Göktürklerden Bumin Kağan'da, Orta Asya'yı kontrolü altında bulunduran Juan-Juan Kağanı Ana-Kuei'i öldürüp, kafatasından bir içki kasesi yaptırdıktan sonra kağan ünvanını almıştır. Çin tarihleri Göktürk Kağanlığını Juan-Juan devletinin yıkılması, kağanın öldürülmesi ve Göktürklerin M.S.552'de başkentine oturmaları ile başlıyorlardı. Yeni Kağanlığın kuruluş sembolü ise, eski kağanın kafatasından yapılan içki kasesi oluyordu.
Sayfa 251 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Ergenekon’dan çıkışımızın 4660. yılı kutlu olsun…
"Türkler, yaşlarını baharlara göre hesap ederlerdi. Mesela yirmi yaşında olduklarını söylemek için 'yirmi yeşil gördüm.' derlerdi. Bu, 'yirmi defa yeşillenme mevsimi ve bahar gördüm' demekti. Gerçi Türkler takvimi biliyorlar ve aylar ile seneleri de iyi bir şekilde hesap edebiliyorlardı. Fakat yeşille, yeşillenmelerle konuşmak, insanı tabiatın kucağına ve geçip giden senelerin iyi veya kötü hatıralarının içlerine götürüyordu."
Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, TDAV Yay., s. 592
Bahaeddin Ögel Hoca, bu kitapla Hun tarihini ayrıntılı olarak inceliyor. M.Ö.1800'lerden itibaren Çin tarihi, Moğol tarihi ve Hun tarihini en ince detayına kadar Çin resmi evraklarından aktararak, tarihin akışını gayet anlaşılır bir biçimde aktarıyor. Kitap tam anlamı ile bir kaynak kitap. Öncelikle metinlerden Hun ve Moğolların ve o dönemde yakın coğrafyada yaşamış olanların ayrımlarını anlatarak daha sonra Hun tarihine giriyor. Tarihe merakı olanların mutlaka okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum
Sonuç olarak kesinlikle okunmalı mı? Evet kesinlikle okunmalı.
Moda, bazan bir taklid ve icâd gereği olduğu kadar, bazan da bazı gerekler sebebiyle doğmuş ve gelişmiştir. O. Franke'nin de dediği gibi, Çin'in kuzeyindeki Cao Çin devletinin kralı Wu Ling, yalnızca Çin, Han ve Yen gibi (güçlü Çin devletlerinden) gelecek tehlikelere karşı değil, kuzeyden ve kuzeydoğudan kendisini tehdit eden Hun bölüklerine karşı da, yepyeni tedbirler almak zorunda kalmıştır. Bu sebeple Cao devletinin sarayında, geniş toplantılar yapılmış ve bu konu, enine ve boyuna uzun uzun münakaşa edilmişti. Bu konuşma ve tenkidleri M.Ö. IV. yüzyılda yazılmış olan Savaşçı Devletler Tarihi'nin 9. bölümünde buluyoruz. Bu toplantılarda başta elbise reformu olmak üzere, silahların ve hatta bazı Çin geleneklerinin değiştirilmesi ile ilgili konular uzun uzun konuşulmuş ve bu konuşmalar da tarihe geçmiştir. Hun giyimleri ile Hun ordusunun her türlü donanımının Çin sarayında kullanılması, devletin yüksek yararları için bunun gerekli olduğu, ileri sürülmüştü. Bu, devletin yararları için de gerekli idi. Bu yolla, memleketin gösterdiği tabii ihtiyaçlar ile halk arasındaki ilişkiler de, en iyi bir şekilde birbirine uydurulmuş olacaklardı. Çünkü artık eski Çin gelenekleri ile ve araçları ihtiyacı karşılamıyorlardı
Çin beyliği kralı Chao çağında (M.Ö. 306-250), (Hunların ataları olan) İçülerin kralı, dul Çin kraliçesi bayan Hsüan ile tanıştırıldı. Onların sevişebilmeleri için de, uyum yaratıldı. Bu sevişme sonunda, kraliçenin iki oğlu oldu. Kraliçe, sevgilisi olan kralı kandırarak, Kanch'üan bölgesine götürdü. Orada da, bir baskın yapıp, kralı öldürdü... Böylece İçü devleti de, Çin beyliğine katılmış oldu.
Zaten, Çinlileşmiş olan bu devlet de, böyle sona eriyordu. Bu bilgilerde, Çin tarihlerinin "Hunların ataları" ile ilgili bölümlerde, veriliyordu. M.Ö. 300'de, ilk "Kuzey Şensi duvarı" da yapılır.
Ortaasya tarihinde büyük kağanlıklar, Ortaasya'yı elinde tutan diğer büyük bir kağanlığın yıkılması ve onun yerine, yenisinin kurulması ile başlamıştır. Göktürklerden Bumin Kağan da, Ortaasya'yı kontrolü altında bulunduran Juan-Juan Kağanı Ana-kuei'i öldürüp, kafatasından bir içki kâsesi yaptırdıktan sonra kağan ünvanını almıştı.
"Hunların askerlik taktiklerine gelince": "Hunlar at üzerinde dörtnala giderlerken bile, ok atabilir ve yay kullanabilirler. Çinli atlılar bunu yapamazlar!
(Hunlar), ne rüzgâr, ne yağmur, ne açlıktan ve ne de susuzluktan korkarlar. Çinliler ise, bunları yapamazlar! Bu Hunların, çok uzun çağlardan beri gelen, eski yetenekleridir.
"Bugün yer yüzünde yaşayan Türkmenlerin hepsi, bu adlarla adlandırılan ve Oğuz Han'ın yirmi dört oğlunun soylarından gelen kimselerdir. Türkmen sözü, daha eski çağlarda yoktu. Türklere benzeyen bütün göçebe boylara Türk derlerdi.."
"Kanlı-Yavı'nın iki oğlu var idi.
Büyüğünün adı Mor-Yavı, küçüğünün adı ise Kara Alp-Arslan idi.
Mor-Yavı Han, 75 yıl padişahlık yaptıktan sonra ölüp, öbür dünyaya gitti.."
"Eski çağlardan beri halk, hep anlatır, durur:
"Oğuz İli, köçib, çekib, yürümedük yol bar mu?
"Üyün tutup, olturmaduk yurt bar mu?"
"Oğuz İlinin, göçüp, çekip, yürümediği yol var mı? Evini dikip, oturmadığı yer var mı?.."