Bir dostum bana; hayat "Alcatraz Kuşçusu" filmindeki "Kuş ve Kuşçu" olmak gibidir demiş ve sonra devam etmişti: "Hayatımıza yaralı şekilde birçok kişi girip çıkar. Ya da öyle görünürler. Onları elimizden geldiğince tedavi ederiz, sonra giderler. Sonra bir başkası gelir. Ruhumuzu veririz, sonra gider, sonra bir başkası daha... Onların yaratılışı gitmektir. Kuşçunun yaratılışı ise; tedavi etmek. Ha bu arada alışır o kuşa. Sever, bağlanır. Ne kadar dayanılmaz bir acıdır bağlanılanın gitmesi. Ama o hep gideceği günü beklemektedir aslında.
O uçmak için yaratılmıştır. Diğeri yara sarmak için. Biraz ruhumuzun yüceliğiyle alakalıdır bu, biraz öğrendiklerimizden elde edilerek seçtiğimiz yolla alakalı. Uçsunlar... Bu seçimimizse ve doğru olduğunu biliyorsak böylece devam edeceğiz. Bazılarımız hem kuş hem kuşçu olacak. Kimi zaman göklerde uçarken kimi zaman kanatlarımız kırık dostlarımızın kapısını çalacağız ve kapımızı açacağız yaralı gelenlere."
"Ben insanları ruhumla severim" der Mevlana... "Akıl unutur, kalp kırılır." Biliriz yüreğimizin derinliklerinde; her kış bahara gebedir ve en karanlık an şafak sökmeden önceki andır.