Evrensel olmamakla birlikte, toplumlar dişi ve erkek üyeleri arasında doğumla sonuçlanacak cinsel bir ilişkiye izin vermeden önce bir evlenme ya da nikâh töreni yaparlar.
Nikâh töreninde, simgesel olarak gelin ve güveye birbirleriyle evlenmek isteyip istemedikleri sorulur. Soru'nun yanıtı aslında bellidir. Fakat izin, evlenenlerden değil toplumdan, kadın ve erkeğin aile gruplarından alınmakta ve tanıklara imza ettirilmektedir. Törene gelin ve güvey olarak gelen adaylar, törenden “karı-koca” olarak çıkarlar.
Törenin asıl amacı, evlenmiş kadının doğuracağı çocukların babasını önceden bilmek, çocuğun bakımını tüzel bir güvenceye bağlamaktır. Öyleyse evlilik, doğuma izin veren bir geçiştir. O kadar ki, evli kadının doğurmaması, belki de, evlenmemiş kadının doğurması kadar ilgi ve heyecanla karşılanır. Evli kadının çocuğu meşrudur. Çünkü kadının kocası, doğacak çocuğun “babası” olmayı önceden kabul etmiştir. Doğacak yavru ortada (sahipsiz) kalmayacaktır.
İşte bu nedenle, evlenmemiş (nikâhsız) kadının çocuğuna “gayri meşru” damgası vurulur. Bu damga, kadın, kadının soyu ve doğacak yavru için ömür boyu devam eder bir “yüz karası” olur. Kızlık ya da bekâret, evlilik öncesinde cinsel ilişki kurulmadığının kanıtı olarak birçok toplumlarda değer taşır; bazı tarım toplumlarında bakire çıkmayan gelinler, ailelerine geri gönderilebilirler.