Yasin Dinçer

Yasin Dinçer
@baldassare_two
Eğer anılacaksam, kalbimle anılmak isterim
Ar. Gör.
Marmara Hukuk
Ankara
37 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
256 syf.
·
Puan vermedi
Hakkari’de Bir Mevsim
Hakkari’de Bir MevsimFerit Edgü
8.7/10 · 10,1bin okunma
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
Yediler Teknesi beni oldukça şaşırtan bir kitap oldu. Karakterlerin hikayeleri Nuhun Gemisi etkisi yaptı, finali ise beni benden aldı. Bir youtube yayınından görüp okuduğum bu eser ben de kalıcı izler bıraktı diyebilirim.
Yediler Teknesi
Yediler TeknesiAbdullah Aren Çelik · Everest Yayınları · 2021243 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Soytarı: "Dostlar yüzüme gülüp beni eşek yerine koyuyorlar. Oysa düşmanlar eşekliğimi yüzüme vurup beni hizaya getiriyorlar. Dostlarım düpedüz aldatıyor."
Sayfa 100Kitabı okudu
Ölümü beklerken çevremize bu gözle bakmalı belki de...
VLADIMIR: Burada boş zaman harcamayalım. Fırsat varken bir şeyler yapalım. Her gün bize ihtiyacı olan biri çıkmıyor. Yok, aslında ben bize ihtiyacı var demiyorum. Belki başkaları işine daha çok yarayabilir. Ama kulaklarımızda halen yardım çığlıkları dururken, insanlık namına! Ama burada, zamanın bu noktasında işte insanlık biziz. Beğensek de beğenmesek de! Bunun kıymetini bilelim, çok geç olmadan! Hadi gidip kötü kaderimizin bize verdiği bu görevi yerine getirelim. Ne dersin? Gerçek olan şu ki kollarımızı bağdaştırıp eğrisini doğrusunu tartarken durumumuzu şereflendirdiğimiz doğru. Kaplan, diğer kaplanın yardımına hemen koşar, düşünmeden. Ya da hemen koşup ormanın derinliklerinde kaybolur. Ama soru bu değil. Biz burada ne yapıyoruz. İşte bütün olay bu, işte asıl bunu sorgulamalıyız. Bunu bilme şansımız var aslında. Evet, tüm bu koskocaman karmaşanın içinde bile net olan tek bir şey var: Godot'un gelmesini bekliyoruz.
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
Yaşamış olmaları onlara yetmez. / Bundan bahsetmeleri gerek.
VLADIMIR: Hepsi bir ağızdan konuşuyor. ESTRAGON: Herkes sırası gelince. VLADIMIR: Sonra fısıldaşırlar. ESTRAGON: Söylenirler. VLADIMIR: Mırıldanırlar. ESTRAGON: Söylenirler. VLADIMIR : Ne derler? ESTRAGON: Yaşamlarını anlatırlar. VLADIMIR : Yaşamış olmaları onlara yetmez. ESTRAGON: Bundan bahsetmeleri gerek. VLADIMIR :Ölmek onlara yetmez. ESTRAGON: Bu yetmez.
VLADIMIR: Seninle geçinmek çok zor, Gogo. ESTRAGON: Ayrılsak iyi olacak. VLADIMIR: Hep bunu söylüyorsun ve her seferinde geri dönüyorsun. ESTRAGON: İyisi mi, kendimi öldüreyim, diğeri gibi. VLADIMIR: O kim? Hangi diğeri? ESTRAGON: Tıpkı milyonlarca kendini öldürenler gibi. VLADIMIR: Herkes sırtında kendi çarmıhıyla dolaşır. Kısa ya da uzun. ESTRAGON: Beklerken madem susmayı beceremiyoruz, bari sakin sakin konuşmayı deneyelim. VLADIMIR: Doğru, çenemiz düşük. ESTRAGON: Düşünmeyelim diye yapıyoruz bunu. VLADIMIR: Özrümüz var. ESTRAGON: Duymamak için yapıyoruz bunu. VLADIMIR: Sebeplerimiz var. ESTRAGON: Tüm ölülerin sesleri.
Vladimir: Ben seni hiç terk ettim mi? Estragon: Gitmeme izin verdin.
"Soğuktan hiç hoşlanmam, sıcak bir ev mutluluğun yarısı sayılır. Hele kötü yapılmış yoksul evlerin yapışan kederli soğuğu... Kar oyunlarından ürken kısalmış, eski giysili çocukları o kadar iyi biliyorum ki... En çok üşüyen yerim ıslak ayaklarımdı; uyuştuğu zaman mangala yaklaşma, derlerdi. Yavaş yavaş kanım çözülürdü sıcakta; sonraları bunun yarı donmak olduğunu öğrendim." #SabahEskimişliğin
Bir arsa vardı da çok devedikenleri doluydu orası, o çocuk yaşamının ince, duygulu özgürlüğünü ne güzel derleyip topluyordu o arsalar; bu kente ne oldu bilemiyorum, çocuklara arsalar bırakmadılar, sıkıntıdan esneyen, akık koca binalarla dolduruyorlar.
Reklam
'Edirne'nin Köprüleri' anlatmakla bitmez...
Uyandığımızda, amcamdan ve Zehra Hanım'ın kocasından daha sonra işe gidenlerin ayak sesleri, sokakları doldururdu. Bunlar, yedide çalan tersane düdüğünün işçileriydi. Yataktan kalkınca, cama burnumuzu dayayıp onların geçişine bakardık. Giyimleri yağdan kirden katılaşmış, yüzleri eş yorgunlukta adamlardı bunlar. Bazılarının ellerinde bakır yemek tasları olurdu. Bu, kadınların sevecenliğini belirtirdi. Bizce, yengem gibi ipekten, melekten olma kadınlar hazırlardı onların azıklarını. Bu düşünce tersane işçilerinin katı yüzlerindeki yoksulluğu silerdi. Yengem gibileriyle, yoksulluk çekilir olurdu çünkü. Biz bilmezdik ki yoksul olduğumuzu. ... Bu tersane işçilerinin gülmezliği umutsuzluk verirdi bize. Ama umutsuzluğumuzu aydınlatan işte o yemek taslarıydı.
199 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.