Gabriel Garcia Marquez - Kırmızı Pazartesi
Kitap başlangıcında işlenileceğinin herkes tarafından bilinen bir cinayet olarak geçse de aslında bunu ben bir “namus cinayeti” olarak adlandırıyorum. Geçmişin adaletsizliği ya da adaleti(!) günümüzde de süregelen bir toplumun sosyolojisini yansıtıyor.
Bekaretin önemiyle bir ailenin namus olarak adlandırdığı olayın sonunda bir ölü, iki katil var. Suçlu ya da suçlu gibi adlandırılan kişi gerçekten suçlu mu? Ölüm fermanından haberi olmasına rağmen neden soğuk kanlı? Herkesin haberi olmasına rağmen neden kimse yardım etmiyor?
Kitabın başından, sonunu bildiğin hikayeyi okumak değişik oldu. Sürükleyici ve heyecan yüklüydü, her ne kadar ne olacağını bilsen de. Peki nasıl olacağını biliyor muyuz? Hayır. O zaman keyifli okumalar.
“Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.”
“Aşk da öğrenilir.”
“Santiago Nasar, yaptığı kötülüğün kefaretini ödemiş, Vicario kardeşler erkekliklerini kanıtlamışlardı, aldatılan kız kardeş namusunu yeniden kazanmıştı. Her şeyini kaybeden tek kişi Bayardo San Roman olmuştu.”
“Onların inandıkhhları tek şey, çarşaflarda gördükleridir.”