neden burdayım merak işte benim ki de gördüm geldim belki bende birşeyler öğrenirim. burda sizinle bunu becerebilirsem yada istersem zaman gösterecektir
BEKLEMELİ MİYDİM Beklemeli miydim? Bilmiyorum! "Hemen geliyorum" diyeli neredeyse üç saat olmuştu. Telefonu da kapalıydı. Kendi kendime mazeretler üretiyor iyi niyetli olmaya çalışıyordum. Denizin serin ve nemli havası yüzüme vururken içimde alevler daha da yükseliyordu. Bir martı gagasındaki gevreği dizlerime düşürdü. İzmir'de soğuk sayılabilecek bir mart sabahı. Ben oturmuş beni hiç yerine koyan birini saatlerdir bekliyordum. Ben 400 km yolu gelmiştim o 5-10 km yolu gelememişti. Son bir yarım saat daha süre verdim kendimce ona. Yarım saat daha bekleyecek sonra çekip gidecektim. Sonrası da herkes yolunaydı. Nihayet o yarım saat de geçti. Hala ne ulaşabilmiş ne de haber almıştım. Onca birlikte geçen günlerin hiç hatırı yokmuş demek ki. Tüm iyi niyetlerim yıkılmıştı. Ortalığa okkalı bir küfür salladım. Bundan sonra evinin önüne düşse yolum çalmazdım kapısını. Becerebilirsem tüm anılarımızı da silecektim. Bir sürü işim vardı. Onunla mı uğraşacaktım? Kalktım gittim. Kırk yıllık asker arkadaşım olsa ne yazar bu saatten sonra.
Reklam
some sleep problems!!
"Geceleri sorunsuz bir şekilde uyumayı becerebilirsem, geri kalan her şeyi halledebilirim gibime geliyor."
"Galiba bütün yaşam kendi benliğimizle safça bir ilişki kurabilmekte düğümleniyor. Eğer bunu becerebilirsem kendime ne güçlü bir hediye vermiş olacağım."
“ben harbiden ben miyim? üzerime gelmeyin. becerebilirsem ufalanıyorum insan büyüdükçe -kusura bakma- giderek kendine benziyor.”
Bu ben miyim?
O kadar mutsuz ve asık bir yüze sahibim ki bazen yüzümün yorulduğunu hissediyorum. Sonra kendime kızıyorum, acaba bu mutsuzluğun sebebi ben miyim? Ruhumu ve bu sert duruşu mutsuzluk ile acı ile ben mi besliyorum. Acaba acıyı, mutsuzluğu ben mi yarattım yoksa bir virüs gibi o mu beni yavaş yavaş ele geçirdi? Acaba mutlu olsam (ki nasıl yapacağımı bilmiyorum) bana yakışır mı? Tam da yazarın dediği gibi bir hayat : MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZEMEM AMA ACININ HEYKELİNİ BİLE DİKERİM. Bir radyo programı yapmalıyım bence... Şöyle saat 23 sularında. Şehirdeki intihar vakalarını arttıracak kadar başarılı ve hüzünlü. Kusmalıyım ne kalmışsa içimde acı adına, nefret adına... Polisler kapıma dayanmalı ve hatta beni ülkeden kovmayı düşünmeli devlet büyükleri... Kimse bu kadar çok acıyı kendine, şehrine yakıştıramadığı için sürgün etmeliler beni ve zehirli şarkılarımı... Bir gece bir Suriyeli olmalıyım yurdundan çok uzakta, geçmiş yıllarda bırakılmış sevinçleri. Bir gün bir boyacı çocuk, sınıfa girince boyası çıkmayan küçücük ellerinden utanan. Sonraki gün ailesinin zorla evlendirdiği, ağzı içki kokan pis bir ayyaşın, korku dolu gözleri yaşlı karısı... Belki becerebilirsem Iraklı, Filistinli, Ukraynalı küçücük bir çocuk... Yaşamalıyım tüm acıları kalbim kömürleşene kadar ve hatta o kadar ileri gitmeliyim ki insanlığa yaşayacak bir acı kalmamalı. İnsanlar mahkemelere vermeli beni, acılarını tükettiğim için, acıları bencilce kimseyle paylaşmadığım için...
Reklam
55 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.