Oysa seni düşünmek, bu kokmuş erdemlerin çok
uzağında. Onlarla hiçbir ilişiği, sebepliliği yok. Belki
de "mutluluk" bu. Beni susturabildiğine, yerimde
çakılı bir taş gibi tutabildiğine göre de değer olarak düşünülmesi zorunlu bir hâl.
Hayatta, esas mesele mutluluktur. Bazıları mutludur, bazıları mutlu olamaz. Tabii çoğunluk ikisi arasında bir yerdedir. Çok mutluydum o günlerde, ama fark etmek istemiyordum. Şimdi yıllar sonra, fark etmemenin belki de mutluluğu korumanın en iyi yolu olduğunu düşünüyorum. Ama ben mutluluğumu, onu korumak için değil, derinden derine yaklaşmakta olan bir mutsuzluktan, Füsun'u kaybetmekten korktuğum için fark etmiyordum. Beni o günlerde hem sessizleştiren hem de hassaslaştıran bu muydu?
"Taşınma hikayelerini dinlemeyi oldum olası severim. Çünkü
benim gibi çapa attığı yere bağlanıp kopamayanlar, ayrılırken
birazını orada bırakıp eksileceğinden korkanlar, sürekli yer
değiştirebilenleri merak eder."